DÜNYA MEVLANAYA KOŞUYOR, BİZDE!






Sabah saat 08.00’de Antalya’dan çıkarken Akseki’de verdiğimiz çay molasını dahil edersek ortalama 4 saatte Konya’ya vardık.  Konya Şehir tabelasının yazısını görmemizin ardından çok iyi hazırlanmış yönlendirme levhaları ile kendimizi o farklı ve görkemli bir ortamda buluyoruz.
Geçtiğimiz yıl Unesco’nun tüm dünyada Mevlana yılı ilan etmesini, Mevlana Müzesi önüne gelir gelmez çok iyi anlıyoruz. Mevlana'nın 800.doğum yılı olan 2007 UNESCO tarafından dünya Mevlana yılı ilan edilirken, bu karar Mozart yılı olan 2006'nın mart ayında alınmış.
Öyle bir kalabalık var ki, dünyanın dört bir yanından insanlar Mevlana Müzesine adeta akın etmişler. Müzeye girmek için sıraya geçenler dakikalarca sırada beklerken, o muhteşem atmosferi de yerinde görme şansı buluyorlar. Bizde sıraya geçiyoruz ve Müzeye girmek için sabırsızca bekliyoruz. Öğrendiğime göre, yurt içi ve yurt dışından çok sayıda kişimin geldiği müze, günde ortalama 8 bin kişiyi misafir ediyormuş. Mevlana'yı en çok ziyaret eden ülkelerin başında ise vatandaşlarımızın yanı sıra yabancı ülkelerden de ilk sırada Japonya gelirken sonrasında da Almanya, Rusya, İtalya ve Afrika ülkeleri geliyormuş.
Müzede o kadar kalabalık var ki, anlatılması zor. Mevlana Celalettin Rumi'nin fikir ve eserlerinin tanıtılması ve türbesinin bulunduğu bu yer dünyanın dört bir yanından yüz binlerce insanın Konya'ya akın etmesini sağlamış. İnanılmaz bir turizm hareketini yerinde görüyoruz.





Mevlana Celalettin Rumi kimdir?
Mevlana 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuş. Mevlana'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultanü'I-Ulema Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultanü'I-Ulema 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı.

Sultanü'I-Ulema'nın ilk durağı Nişabur olmuştur. Nişabur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlana burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Sultanü'I Ulema Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Ka'be'ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Larende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsa'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler. 1222 yılında Karaman'a gelen Sultanü'/-Ulema ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlana 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlana'nın Sultan Veled ve Alaeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlana bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlana'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

Bu yıllarda Anadolunun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alaeddin Keykubad idi. Alaeddin Keykubad Sultanü'I-Ulema Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi. Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alaeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultanü'l-Ulema 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlana Dergahı'ndaki bugünkü yerine defnolundu. Sultanü'I-Ulema ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlana'nın çevresinde toplandılar. Mevlana'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlana büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu. Mevlana 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlana Şems'de "mutlak kemalin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü.Mevlana Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selahaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlana 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu. Mevlana'nın cenaze namazını Mevlana'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlana'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine, Mevlana'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin kıldırdı. Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlana ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.





Akın akın insanlar, Mevlana’ya koşuyor…
Yerli yabancı çok sayıda kişi bu atmosferi yaşamak için geldikleri Mevlana müzesini 2 TL. karşılığında gezebiliyorlar. Mevlana Celalettin Rumi'nin kabrinin de bulunduğu Mevlana müzesi,1926 yılından itibaren müze olarak kullanıma açılmış. O günden bu yana çok sayıda kişi türbeye geliyor, ziyaretlerde bulunuyor ve dualar ediyor. 'Ne Olursan Ol Yine Gel' sözleriyle bütün insanlığa hoşgörü ve kardeşlik çağrısı yapan Mevlana, Irk, din, dil ve mezhep farkı gözetmeksizin yüz binleri buraya yöneltiyor. İnsanlığı birlik olmaya davet eden Mevlana'nın çağrısı aradan geçen 8 asra rağmen artarak kabul görmeye devam ediyor.
Mevlevi Odaları, Ana Külliye ve Mutfak olmak üzere 3 bölümden oluşan müzede en yoğun ilgiyi Mevlevi Odaları görüyor. Her geçen gün artan ziyaretçi sayısı turizmcileri sevindirirken müze gelen ziyaretçi sayısına cevap vermekte zorlanıyor. Müze içerisinde Mevlana Kabri önünde her gün binlerce kişi dualar ediyor.  2008 yılında 1.5 milyonu aşkın kişinin gezdiği Mevlana Müzesi'ni her yıl artan ziyaretçi grafiği de dikkat çekiyor.





Müze içerisinde dolaşırken, bambaşka duygular içine dalıyorsunuz. Müze dışına çıktığımızda yine aşırı bir kalabalık ile karşılaşıyorum. Turlar kendi misafirlerine müze ve Mevlana hakkında bilgiler verirken, hemen müze yanında yer alan Sultan Selim Camisi de ziyaretçi akınına uğruyor. Mevlana’yı ziyaret eden dualar eden Müslümanlar ayrıca bu camide namazlar kılarken, dualar ediliyor.
Mevlana Müzesi ziyareti sonrası kısa bir Konya turu yapıyorum. Konya gerçekten çok temiz ve yerleşimi ile de hayli çağdaş bir şehir. Dönüşte meşhur Konya Etli Pidesinden yemeden de gelinmez diye düşünüyorum. Meram Bölgesinde dinlenme tesislerinde verdiğimiz bir mola ile de Konya’nın kendine has Etli Pidesinden de yiyerek Antalya’ya dönüyoruz. ( YAZI VE FOTOĞRAFLAR: HALİL ÖNCÜ )