'ORMANA’DA TURİZMİN YÜREK BURKAN SESSİZLİĞİ'

Dünya Turizm Örgütü tarafından “2024 Yılının En İyi Turizm Köyü” seçilen Antalya’nın İbradı ilçesine bağlı Ormana Köyü...
Gururumuz olmuştu, örnek gösterilmişti, sayfalar dolusu haberler yapmıştık. Ama işte dün Ormana’daydım ve karşılaştığım tablo içimi burktu…
Yıllardır bu köye defalarca gittim. Belgeseller çektim, yazılar yazdım, haberleştirdim, destek verdim. Her seferinde biraz daha güzelleştiğini, daha fazla turist ağırladığını görmek umut vericiydi. Ama bu kez bambaşka bir Ormana karşıladı beni: sessiz, ıssız ve kırgın.
Turist yok. Sokaklar boş. Çarşıdaki kahvehanelerde sadece birkaç yerel halk oturuyor. Adeta zaman durmuş gibi.
Antalya’ya ulaşımın Taşağıl üzerinden, Demirkapı Tünelleri ile kolaylaştığı bu bölge, Erymna antik kenti kalıntıları üzerine kurulu.
Toros Dağları’nın eteklerinde saklı kalmış bir tarih, bir kültür hazinesi Ormana… Ve elbette İbradı’nın o meşhur düğmeli evleriyle tam bir açık hava müzesi.Hatırlanacağı gibi burası, aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un baba ocağı.
İşte böylesine kıymetli, böylesine özel bir köy, bugün turizmde yapayalnız kalmış durumda.
Sebep?
Maalesef, bölge tarihinde ilk defa yaşanan yıkım kararı ve onun yarattığı derin kırgınlık.
Her ziyaretimde uğramadan geçmediğim Ormana Active Restoranı artık yok.
Yıkılmış.
İçeri girdim, sadece molozlar değil; anılar, umutlar, geçmiş emekler de yerle bir olmuş. Bu restoran, sadece bir işletme değildi. Yıllık 45 bine yakın turistin yolu buradan geçerdi. Konaklayan, yemek yiyen, düğmeli evleri gezen, Ormana’ya hayran kalan binlerce insan…
Bütün bunların başlangıcında, yıllar önce bir turizm fuarında tanıştığım ve dostluğumuzun bugüne dek sürdüğü merhum Aydın Özgüven vardı. Onunla başlayan bu hikâyeyi, oğlu Tolga Özgüven devralmış, köyü adeta tek başına tanıtmıştı.
2012 yılında başlayan Ormana Active projesiyle köydeki terkedilmiş, masraf olarak görülen düğmeli evlerden biri restore edildi.
O günlerde kimse turizm adına bu günleri hayal bile edemezken, merhum Aydın Bey bunu gerçekleştirdi.
Sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Köy kimliğine kavuştu, değerine sahip çıktı. Turistler geldi, haberler yapıldı, Ormana marka haline geldi.
Ama şimdi gelinen noktada, Belediye tarafından verilen yıkım kararı ile sadece bir bina değil, bir hayal, bir vizyon, bir başarı hikâyesi de yerle bir edildi.
İşletme sahibi Tolga Özgüven dava açarak kararın iptalini istemesine rağmen, resmî açıklamaya göre, koruma amaçlı imar planı ve bina ruhsat sorunları nedeniyle kaçak bölümlerin yıkımı yapıldı.
Bu karar sonrası Ormana halkı tedirgin:
“Sırada başka düğmeli evler mi var?”
Bu sorunun yanıtını kimse bilmiyor. Köy diken üstünde.
Tolga Özgüven ile görüştüm.
Yorgun ve kırgındı. Şu açıklamayı yaptı:
"Bahis edilen koruma imar planı 13 yıl önce hatalı bir şekilde yapıldığından köyün 80% ilk bölümü bende olduğu gibi kağıt üzerinde “kaçak” durumunda sebebi ise kiminin yeri karakol, kiminin yeri benzin istasyonu, kimi yer ise yeşil alan yazılmış. Planda gözüken 10mt genişliği aşan yollar yüzünden tarihi bahçe duvarları yok olma tehditi ile karşı karşıya. Ama en can alıcısı tarihi evlerden koruma amaçlı imar planı üzerinde bir çok adette görünmeyen var ve bu sebepten ev sahibi eğer eski binayı istemiyorsa kolay bir şekilde koruma kurulundan yıkım izni alıp yerine betonarme bina izni alabiliyor.
Yıkılan yer benim özel mülküm olmasına rağmen ve tarihte hiç bir zaman pazar yeri olmamış olmasına rağmen koruma amaçlı imar planında sehven normalde kamu alanlarına belirlenen pazar yeri ibaresi düşülmüş.
Biz binamızı dönemin belediyesi olan Ormana belde belediyesi kontrolünde yaptık hatta o zamanki belediye başkanının bizim yerinde verdiği bir çok röportaj ve demeçte mevcut da var.
Yıkıma sebep olan bu koruma amaçlı imar planı turizm bakanlığı tarafından hiç bir zaman onaylanmadığı gibi, 2019 senesinde yapılan hataların düzeltilmesi için plan revizyonu ihale edilmiş ancak bakanlıklar tarafından kurum görüşleri verilmediğinden hiç bir zaman başlayamamış."
Bunca yıl verdikleri emeklerin karşılığında gördükleri muamele onu derinden etkilemiş. “Sonuçta Belediye böyle istedi, istenilseydi kamunun yaptığı bu hata kolaylıkla düzeltilebilecek bir durumdu” demekle yetindi ama sesi her şeyi anlatıyordu.
“Ne yapacaksınız?” dedim.
“Şu anda hiçbir şey düşünmüyorum. Elimden geleni yaptım. Memleketim Ormana’ya her zaman destek olurum, ama bu ortamda elim kolum bağlı” dedi.
Ben bu köyün sokaklarını, taş evlerini, sedir altı sohbetlerini, Toros yamaçlarındaki temiz havasını her gelişimde büyük bir keyifle yaşadım. Ormana bir köy değil; bir kültür, bir hafıza, bir tarihtir. Ve şu anda o tarih, yıkımın gölgesinde suskun.
500 civarında nüfusu olan küçücük bir yer düşünün; her yıl 8.500 kişi konaklıyor, onbinlerce kişi günübirlik geliyor. Sadece bir ailenin, Özgüvenlerin çabasıyla buralara kadar gelinmiş.
Şimdi o çabanın karşılığı sessizlik olmuş.Buradan yerel yöneticilere ve karar vericilere çağrımdır:
Ormana’yı kaybetmeyin!
Yıkmak en kolay iştir. Ama yaşatmak, korumak, geliştirmek vizyon ister.
Turizm yatırımcısını küstürmek değil, ona omuz vermek gerekir. Ormana gibi dünya çapında tescillenmiş bir değerin, yalnızlığa terk edilmesi kabul edilemez.
Ben hâlâ umudumu koruyorum.
Ormana, o eski cıvıl cıvıl günlerine dönebilir. Ama bunun için önce şeffaf, samimi, katılımcı ve koruyucu bir yerel anlayış gerekir.
İnanıyorum ki bu sessizlik geçicidir.
Yıkımın ardından gelen bu boşluk, bir gün yeniden dolacak.
Ve Ormana yine, Türkiye’nin yüz akı ve dünyanın en iyi köylerinden biri olmaya devam edecek.
Halil ÖNCÜ / Turizm Dosyası