'ATEŞ ÇEMBERİNDE TURİZM: PAMUK İPLİĞİ ÜZERİNDE DANS!'

Dünyanın belki de en güzel coğrafyalarından birindeyiz. Üç tarafı denizlerle çevrili, doğası, tarihi, kültürel zenginliğiyle adeta bir açık hava müzesi olan bir ülkede yaşıyoruz. Ancak bu cennet vatan, jeopolitik konumuyla da adeta bir ateş çemberinin tam ortasında yer alıyor.

'ATEŞ ÇEMBERİNDE TURİZM: PAMUK İPLİĞİ ÜZERİNDE DANS!'

Ortadoğu'daki bitmek bilmeyen savaşlar, kuzeyimizde devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı, İran’daki iç karışıklıklar, batımızda Yunanistan’la zaman zaman tırmanan gerilimler, güneyimizde Suriye ve Irak’taki siyasi istikrarsızlıklar… Tüm bu gelişmeler, çevremizi saran ve etkisini doğrudan hissettiğimiz büyük bir jeopolitik fırtınayı işaret ediyor.

İşte böyle bir ortamda “gel de turizm yap” demek, sadece ironi değil; aynı zamanda cesaretin, kriz yönetiminin ve stratejik aklın sınandığı bir durum.

Turizm sektörü, her zaman narin bir yapıya sahip oldu. Ekonomik krizlerden salgınlara, bölgesel çatışmalardan siyasi gerilimlere kadar pek çok dış etken, turizmi doğrudan etkiliyor. Öyle ki bazen tek bir açıklama, tek bir haber bile, binlerce rezervasyonun iptal edilmesine neden olabiliyor.

Hatırlayalım… 

Körfez Krizi, 11 Eylül saldırıları, kuş gribi, domuz gribi, dünyayı kasıp kavuran pandemi ve daha niceleri…

Her biri, turizmin belini büken, sektör oyuncularını zorlu sınavlara tabi tutan dönemlerdi. Türk turizmi bu süreçlerin her birinden ister istemez yara aldı, ama aynı zamanda her birinde yeniden ayağa kalkmayı başardı.

Bugünlerde ise gözümüz kulağımız yeniden Ortadoğu’da. İsrail’in yıllardır süregelen Filistin politikası, artık küresel bir durum haline geldi.  İnsanlık vahşetinin yaşandığı bu acımasız saldırılar, bölgenin zaten kırılgan olan dengelerini alt üst etmiş durumda. Üstelik şimdi buna İran’la yaşanan yeni gerilim de eklendi. Bölge, kelimenin tam anlamıyla bir barut fıçısı hâline geldi.

Turizm sektörü için en kritik pazarlardan biri olan Ortadoğu'dan gelen rezervasyon iptalleri, birçok otelin ve seyahat acentasının gündeminde. Belirsizlik arttıkça, risk algısı da büyüyor. Ve bu sadece sayılara değil, motivasyona ve özellikle de yatırım kararlarına yansıyor.

Tüm bu gelişmelerin gölgesinde Türk turizmi, her zamanki gibi pamuk ipliğine bağlı bir denge üzerinde adeta dans etmeye devam ediyor. Üstelik malumunuz, bu kez ekonomik zorluklarla da mücadele ediyoruz. Artan maliyetler, döviz kurlarındaki oynaklık, iş gücü sıkıntısı ve pazarlama bütçelerinde yaşanan kısıtlamalar, turizm profesyonelleri için işleri daha da zorlaştırıyor.

Ancak bütün bu tabloya rağmen umudumuzu kaybetmememiz gerekiyor.

Çünkü Türk turizmi, kriz yönetimi konusunda artık neredeyse bir ekol hâline geldi. Bu sektörde faaliyet gösteren herkes; otelcisinden rehberine, seyahat acentasından yatırımcısına kadar, krizleri yönetmeyi, anlık reflekslerle hareket etmeyi ve alternatif pazarlarla çözüm üretmeyi iyi biliyor.

Dileğimiz odur ki; yakın coğrafyamızda yaşanan bu tehlikeli gerilimler bir an önce son bulur, barış dili yeniden hâkim olur. Çünkü barış, sadece insanların değil; kültürlerin, ekonomilerin, sektörlerin de nefes almasını sağlar.

Ve inanıyorum ki, eğer huzur sağlanırsa, bu güzel ülkemiz, dünyanın dört bir yanından gelen misafirleriyle çok daha fazla dolup taşacak, hak ettiği değeri maddi manevi fazlasıyla alacaktır.

Çünkü  bu coğrafya, sadece geçmişin değil, geleceğin de turizm merkezi olmaya fazlasıyla layık.

Halil ÖNCÜ / Turizm Dosyası