GEÇMİŞE YOLCULUK 'KALEİÇİ'

Yine bir tatil günü. Bu hafta yolumuzu Antalya’nın adı ile bütünleşmiş olan ve Antalya’ya gelen birçok kişinin mutlaka uğradığı tarihi Kaleiçi’ne çeviriyoruz. Hava yağan yağmurun ardından hafif bulutlu ve ara ara bulutların arasından çıkan güneş ile içinizi ısıtıyor. Eee ne de olsa Antalya güneşi bu.


Kaleiçi gezimize Hadrian kapısından başlıyoruz. Surlar içindeki eski Antalya kentinin kapılarından biri olan ve bugün “Üç Kapılar” adı ile bilinen ve tarihi adıyla ise “Hadrianus Kapısı” diye tanınan giriş kapısı, her zaman olduğu gibi yine yerli yabancı çok sayıda turistin fotoğraf çekme mekanı. Roma eseri olan bu yapı, M.S.130 yılında Roma İmparatoru Hadrian adına yaptırılmış. Zamanla şehir surları kapının dış kısmını kapatmış ve kapı uzun yıllar kullanılmamış. Sapasağlam dimdik ayakta bulunan eser her yıl binlerce turistin durak noktası olmuş durumda.


Hadrianus Kapısı: Antalya'daki tarihi yapılardan en iyi korunmuşlarından birisidir. Bir Roma eseri olan yapı, İ.S.130 yılında Roma İmparatoru Hadrian adına yapılmıştır. Zamanla şehir surları kapının dış kısmını kapatmış ve kapı uzun yıllar kullanılmamıştır. Eserin günümüze değin yıkılmadan gelebilmesinin bir nedeni belki de budur. Sur kalıntılarının yıkılması ile kapı ortaya çıkarılmıştır. Pamfilya'nın en güzel kapısı olarak kabul edilmektedir. Üst kısımları kubbe şeklinde üç açıklık vardır. Sütunları hariç tamamen beyaz mermerden yapılmıştır. Oyma ve kabartma süslemeleri çok güzeldir. Kapının orijinali iki katlıdır.

Kapının iki tarafında, kapı ile aynı zamanda yapılmadığı bilinen iki kule vardır. Bunlardan güneydeki Julia Sancta kulesi olarak bilinir ve bir Hadrian devri eseridir. Süslemesiz blok taşlardan yapılmıştır. Kuzeydekinin ise alt kısımları antik çağa ait olup üst kısmı Selçuklu'lar zamanından kalmadır. Kapının önünde durup birkaç saniyelik bir değerlendirme yapınız. Bir yanda modern Antalya'nın çift sıra palmiyelerle ikiye ayrılmış Atatürk Caddesi. Kapının arkasında ise eski Antalya, geçmişle günümüz arasında Pamfilya'nın en güzel kapısı. Bu kapının iki yanında ise iki ayrı çağ ve medeniyetin eseri kuleler. Çağlar ve medeniyetlerin uyum içinde birbiri ile kaynaşması. Bu durum Antalya'nın pek çok yerinde görülebilen ilginç bir özelliktir.


Limana inerken rahat ancak çıkışında biraz zorlanıyoruz!

Kendimizi Hadrian kapısından geçerek Kaleiçi’nde buluyoruz. Son dönem değişen yüzü ile Kaleiçi gerçekten de görülecek bir mekan olarak yerli ve yabancı konukların uğrak noktası olmuş durumda. Büyüleyici ve atmosferi farklı yolları, evleri ile dikkat çeken Kaleiçinin sokaklarında yürürken kendinizi bir anda eski Antalya’da hissediyorsunuz. Caddeler ve binalar hala Antalya’nın tarihini yansıtan birçok işaretle dolu. Özellikle evlerin karakteristik yapıları Antalya’nın sadece mimari yapısı hakkında fikir vermekle kalmıyor, aynı zamanda bölgedeki yaşam tarzını, gelenek ve görenekleri, yaşam alışkanlıklarını en iyi şekilde günümüze taşıyor. Surlar içerisindeki dar sokaklar dikkat çekici. Bu sokaklar limandan yukarıya duvar boyunca uzanıyorlar. Limana inerken rahat ve kolay inerken, çıkışında biraz zorlanıyoruz. İnip çıkma meselesine gelince son dönem yapılan Asansörün de Kaleiçi’ne iniş ve çıkışları çok rahatlattığını da söyleyebiliriz. Asansör halen Tophane Çay bahçesinin olduğu alanda hizmet veriyor. Kaleiçi’nde Yivli Minare, Keyhüsrev Medresesi, Karatay Medresesi, İskele Camii, Tekeli Mahmut Paşa Camii sur içindeki önemli tarihi eserlerden sadece bazıları. Yat limanı ise eski şehrin gün ve gece boyunca gösterdiği eşsiz manzarası ile turistlerin vazgeçilmezi.


Cubba’lı eski evler ile geçmişe yolculuk…

Kaleiçi’nde yer alan evlerin yapısının genellikle yığma taştan ve ağaç bağlantılı olarak yapıldığını görüyoruz. Hepsinin bir sokak cephesi ve bir de sokak görmeyen bahçesi bulunuyor. Sokağa bakan yüzde, ilk katta çok az pencere bulunurken, üst katta ise "Cumba" denilen ve hem ev, hem de sokak mimarisine uygun olarak yapılmış çıkmalar göze çarpıyor. Bu çıkmalar ağaç süslemelerle bezenmiş ve evlerin merkezini, zemin katta, bahçeye açılan ve taş zeminli "Taşlık"lar oluşturmuş. Zemin kat evin daha çok hizmet bölümü iken, depo, mutfak gibi görevi olan odalar da yine zemin katta bulunuyor. Üst kat ise yaşam hayatın geçtiği yaşam alanlarıdır. Üst katın odalarının pencereleri daha büyük olduğundan dolayı daha aydınlık olarak göze çarpıyor. Çoğunlukla bu odalarda üst üste iki sıra pencere yer alırken, üst pencereler camsız olup ağaç kafeslerden oluşmakta, alt pencereler açılıp kapanabilir türden. Halen Kaleiçi'nde birçok ev aslına uygun restore edilirken, bazı eski binaların yıkılacak durumda olduğu da gözlerden kaçmazken, bu yerlerin tespit edilmesi bu evlerin geleceğe taşınması açısından önem taşıyor.


Hıdırlık Kulesi : Kara surlarının en güneydeki başlangıç noktasında bulunan alt kısmı kare, üst kısmı silindir şeklinde olan bir kuledir. Antik çağdan kalma bir yapı olup, içinde kare şeklinde büyük bir kütle vardır. Kulenin yapısı son derece sağlamdır. İçyapısının özelliği nedeni ile savunma amacıyla kullanılan ya da işaret ateşi yakılan bir yer olduğu sanılmaktadır.


Kesik Minare Camii : Yapı elemanları incelendiğinde camiinin geçmişinin İ.S. II. yüzyıla kadar uzandığı görülür. Bulgular yapının, İ.S. V. yüzyılda mevcut antik bir tapınak üzerine Bazilika olarak yapıldığını göstermektedir. II. Beyazid'in oğlu Sultan Korkud tarafından cami'ye çevrilmiş ve yapıya bir minare eklenmiştir. Minare'nin ağaç kısmı XIX. yüzyılda çıkan bir yangında yanmış ve o zamandan beri Kesik Minare adı yerleşmiştir. Halen harap bir durumda olan eser kullanılmamaktadır. Fakat ziyaretçilere aynı yapı içinde Antik Bizans ve Selçuklu yapı unsurlarını sunma yönünde eşine ender rastlanır bir kalıntı olarak hizmet vermeye devam etmektedir.


Yivli Minare Külliyesi : Kalekapısı semtinde bulunan ve çok sayıda Selçuklu yapıtından oluşan eserler topluluğudur. Külliye'de bulunan yapılar şunlardır: Yivli Minare, Yivli Camii, Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Selçuklu Medresesi, Mevlevihane, Zincirkıran Türbesi ve Nigar Hatun Türbesi. Yivli Minare Antalya'daki ilk islam yapılarındandır. XIII. yüzyıla ait bir Selçuklu eseridir. Kaidesi kesme taştandır. Gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmıştır. 8 yivlidir. Minare günümüzde Antalya kentinin sembolü durumuna gelmiştir. Yüksekliği 38 m. olup 90 basamaklı bir merdiven ile çıkılmaktadır. Yivli Minare Camii, Yivli Minare'nin hemen batısındadır. Anadolu çok kubbeli camii türünün en eski örneğidir. Yarım küre şeklinde 6 adet kubbe ile örtülüdür. 1372 yılında Balaban Tavşi'ye yaptırılmıştır. Yapısında diğer elemanların yanı sıra antik kalıntılardan yararlanıldığı da görülmektedir. Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi, Atabey Armağan tarafından 1239 tarihinde, Gıyaseddin Keyhüsrev adına yaptırılmıştır. Bu eserin kapısının karşısında bir XIII. yüzyıl yapıtı olduğu sanılan Selçuklu Medresesi kalıntıları vardır.





Balbey Mahallesine de gereken önem verilmeli

Tarih ile iç içe eski Antalya’yı yaşamak bu olsa gerek. Gez gez bitmez bir güzellik. Özellikle tarihi dar sokakları ve evleri ile geçmişe gidiyorsunuz. Eğer sizde her ne kadar Kaleiçi’ne gittim deseniz de benim size tavsiyem, tekrar tekrar bu atmosferi yaşamınız olacak. Bu arada Kaleiçi’nin yanı sıra Antalya’nın bir başka tarihi değeri Balbey Mahallesini de unutmamak gerekiyor. Mahalle muhtarı Abdullah Uyaroğlu’nun deyimi ile İsmi Balbey olan ama ‘bal’sız bir mahalle” olan bu tarihi mahalleye de Kaleiçi gibi sahip çıkılmasının gerekliliğini inanıyorum.