LAHMACUN HESABIYLA GELİNEN NOKTA!

İşimiz gereği geziyoruz, görüyoruz, dinliyoruz ve sahadan aldığımız bilgileri siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz. Ancak bu sezonun seyri, geçtiğimiz yıllara göre oldukça sorgulatıcı ve düşündürücü.
Her ne kadar yüzeyde bazı bölgelerde doluluk oranları iyiymiş gibi görünse de, sektörün kalbinden gelen bilgiler durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor. Sezonun ortasına yaklaşmış olmamıza rağmen, birçok destinasyonda adeta sezon yeni başlıyormuş gibi bir hava var.
Otellere baktığınızda, doluluk oranları %50 ila %80 arasında değişiyor. Çok az sayıda otel % 100'leri bulmuş durumda. Özellikle Antalya gibi her yıl milyonlarca turisti ağırlayan bölgelerde, geçmişte bu dönemlerde "Yer yok!" yanıtı alınırken, bugün hâlâ boş odalar olduğu yönünde bilgiler geliyor. Bu, turizm sektörü adına ciddi bir alarm niteliğinde.
Bu yılın en çok konuşulan sıkıntılarından biri de hiç kuşkusuz, "Ege’nin incisi" olarak bilinen Bodrum’da yaşanıyor. Çarpık yapılaşmalar, su kesintileri, ulaşım sorunları ve fahiş fiyatlar, bu güzel tatil beldesini gölgede bırakıyor.
Özellikle geçtiğimiz haftalarda basına yansıyan 2500 TL’lik lahmacun haberleri, Bodrum’un yıllardır inşa ettiği imajına çok ama çok ağır darbe vurdu. Konuştuğum birçok turizmci, geçmiş yıllara göre çok daha sakin bir sezon geçirdiklerini ve umutlarını Temmuz-Ağustos aylarına bağladıklarını ifade ediyor. Ancak bu 'fiyat algısı ve Lahmacun hesabı' değişmediği sürece beklenen doluluğun yaşanması da zor görünüyor.
Diğer yandan, Ege Adaları, Türk turistin yeni gözdesi hâline geldi.
Vize kolaylığı ile birlikte Yunan Adaları'na yönelen tatilciler, Bodrum, Marmaris, Kuşadası gibi güzide beldelerimizi boş bırakıyor ve buraları transit noktası haline getiriyor.
Elbette başka bir ülkeyi görmek, farklı kültürleri tanımak güzeldir. Ancak Yunan Adaları’na gitmenin de bir maliyeti var. Vize ücreti, yol masrafı, konaklama ve yeme-içme gibi harcamalar aslında çok da “ucuz” bir tatil olmadığını gösteriyor.
Üstelik orada “ucuz” denilen yemekler Euro cinsinden ödeniyor. Aynı kaliteyi, hatta fazlasını ülkemizde bulmak mümkünken, bu tür karşılaştırmalar ve kıyaslamalar sektörde moral bozan bir unsur hâline geliyor.
Bu noktada bir kez daha hatırlatmak isterim!
Turizm, yalnızca bir ekonomik faaliyet değil, aynı zamanda bir ülkenin kültürel vitrini, dışa açılan penceresi, kalkınma motorudur.
Turizm, çiftçiden esnafa, rehberden otelciye kadar yüzbinlerce insanın ekmek kapısıdır. Döviz girdisi sağlar, kültürel alışverişi artırır, yerel kalkınmayı tetikler. Ülkemiz turizmine sahip çıkmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Yunan Adaları demişken, Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy’un özel yatı ile yaptığı adalar ziyareti, sektör içinde tartışmalara neden oldu.
Sayın Bakanım, bu gezileri yapmak sizin en doğal hakkınız. Ancak, savaş çanlarının çaldığı, turizmin zorlandığı, sektör temsilcilerinin, esnafın, girişimcinin ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğu bir dönemde, ülke içi turizm noktalarında daha görünür olmanız, sektör için moral ve umut kaynağı olurdu.
Bodrum, Marmaris, Fethiye, Kaş, Alanya, Kemer, Kuşadası ve niceleri… Bugün sizi orada, yanlarında görmek istiyorlar. Sadece festivallerde, resepsiyonlarda değil; bir çayın, bir sohbetin içinde yer alan Bakan görmek istiyorlar. Bu, destek demektir. Moral demektir. Sahip çıkmak demektir.
Bugün gelinen noktada herkesin ağzında "lahmacun kaç lira oldu" hesabı varken, asıl meseleye odaklanmak zorundayız. Türkiye, dünyanın en güzel turizm destinasyonlarından birine sahip. Tarih, doğa, kültür, deniz, gastronomi…
Her şey bizde var!
Önemli olan, bu zenginliği korumak, geliştirmek ve adil şekilde sunabilmek. Fiyat politikaları, hizmet kalitesi, ulaşılabilirlik ve güven duygusu yeniden yapılandırılmalı.
Bu arada her ne kadar ekonmik bir sıkıntı ile boğuşsada, yerli turistin önemi asla küçümsenmemeli. Yurt dışı pazarlara olduğu kadar, kendi vatandaşımıza da tatil yapma hakkı tanımalı, onu dışlamamalıyız.
Son söz:
Unutmayalım!...
* Turizm varsa, döviz vardır.
* Turizm varsa, istihdam vardır.
* Turizm varsa, umut vardır.
Ve biz, önce kendi evimizin değerini bilirsek, başkaları da ona değer verir.
Sahip çıkalım. Geliştirelim. Ve asla vazgeçmeyelim!
Halil ÖNCÜ / Turizm Dosyası