FATİH ÖZFATURA SİZLER İÇİN BERLİN'İ YAZDI


Adeta bir şantiyeye dönen şehir , 1936’da düzenlenen ve tatsız olaylarla hatırlanan yaz olimpiyatlarını unutturmak amacıyla aday olduğu 2024 olimpiyatlarını kazanabilmek için harıl harıl hazırlanıyor.


Resimde görülen Charlottenburg sarayı gibi eserlerin nicesine evsahipliği yapan Berlin , olimpiyat komitesini ikna etmekte sıkıntı çekmeyecek gibi görünüyor.


 Her sene mart ayında düzenlenen ITB uluslararası turizm fuarı sayesinde dünyanın dört bir yanından gelen  binlerce katılımcı ve ziyaretçi ülkelerine bu şehir hakkında olumlu düşünce ve deneyimlerle dönüyor.


 2. Dünya savaşının izlerinin  iliklerine kadar işlediği başkentte Karl-Wilhelm kilisesi gibi eserler bilerek tamir edilmemiş ve gelecek nesillere örnek olması amacıyla o şekilde bırakılmış.


Kilisenin tam karşısında yer alan ve Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçelerinden biri olan Berlin Zoo ise değişik stilde inşa edilmiş kapısı ile dikkat çekiyor.


Siegessaule olarak bilinen ve Fransa’ya karşı elde edilen başarıyı kutlamak için 1873’de dikilen  zafer sütunu günümüzde 285 basamak çıkmayı göze alan turistlere muhteşem bir manzara sunuyor.


 Almanya’da düzenlenen 2006 dünya kupası için inşa edilen ve çelik konstrüksiyon harikası olan Berlin ana istasyonu 5 farklı katta ulaşım hizmeti verirken aynı zamanda büyük  bir alışveriş merkezi görevi görüyor.


 Bunlardan biri de şehirde en sık rastlayacağınız yiyecek türü olan Türk dönercileri. Değişik sosu , bol yeşilliği ve dürüm yapıldıktan sonra tost makinasında tekrar bastırılmasıyla yapılan döner en sevilen fast-food olarak ünlenmiş..


 Zaten Berlin, Türk nüfusunun Avrupa’da en yoğun olduğu şehir olduğu için her yerde bir Türk mağazasına rastlamak mümkün ve hiç Almanca bilmeyen birisi bile gayet kolay seyahat edebiliyor.


 Yeni inşa edilen büyükelçiliğimiz ise göz kamaştıran ay-yıldızı ile vatandaşlarımıza gurur veriyor.


Markthalle 9 ismiyle bilinen kapalı pazaryeri ise Kreuzberg semtinde haftanın her günü ilgi gösterilen gastronomi merkezleri arasında yer alıyor.


Her sene şubat ayında düzenlenen Berlin film festivalinin ödül gecesi bu sene hoş bir tesadüfle Sevgililer gününe denk geldi.


 Festival gösterimini izleme şansını bulduğum Sinderella filminin 2015 versiyonu beni adeta büyüledi.


  Ödül töreninin yapıldığı Berlinale palast binasının yanında bulunan Sony center ise Fuji yanardağına benzeyen silüeti ile Japonların Berlin’de inşa ettiği en güzel eser.


 Spree nehri üzerinde yer alan bu devasa heykeller sanata verilen önemi bir kez daha gösteriyor.


 Az ötede yer alan Oberbaum brücke ise nehir üzerindeki  sayısız köprü içerisinde en güzellerinden biri.
 

Yine Spree kenarında ziyaret edebileceğiniz East Side Gallery ve arkasındaki O2 Arena geçmiş ve günümüzü bir arada gösteren eserlerden.


 Check-point Charlie soğuk savaş zamanında Doğu ile Batı Berlin arasında esir ajanların değiştirildiği bir kontrol noktasıydı.


 155 kilometre uzunluğundaki bu duvar inşa edildiği 13 Ağustos 1961 tarihinden yıkıldığı 9 Kasım 1989 tarihine kadar nice acılara tanıklık etti.
 

Şimdi ise duvarın kalan bölümleri grafiti sanatçılarına tuval görevi görüyor.


 Sanattan söz açılmışken devasa büyüklükteki  Berlin filarmoni binası bir saat süren ve epey yorucu bir turun sonunda bile insanda hoş bir duygu bırakıyor.


 Yorucu bir günün ardından La Fayatte mağazasının yanında yer alan Schoko Welt çukulata dünyasında yapılan alışveriş insana herşeyi unutturuyor.


Neptün brunnen havuzu ve arkasında yer alan Rothaus kırmızı belediye sarayı inşa edilmekte olan yeni metro hattının şantiyesi yüzünden kötü bir görüntü veriyor.


 Ama her  tezat kötü bir görüntü oluşturmadığı gibi Marien kilisesi ve Tv kulesi birbirine çok yakışıyor.


Berlin’de birbirine en çok yakışan iki eser Gendarmenmarkt meydanında Opera binasının iki yanında yer alan  ve tam bir simetrik görüntü veren Fransız ve Alman kiliseleri.


 Aynı bölgede göz kamaştıran Berliner Dom kilisesi insanda büyüklüğüyle hayranlık uyandırıyor.
 



 

Müzeler adasında yer alan müzelerin arasında en çok gezmeyi istediğim Bergama müzesi maalesef restorasyon yüzünden ziyaretçi kabul etmiyor.
 

St. Hedwig katedralinin  arka planında görülen vinçten de anlaşılabileceği  gibi inşaat faaliyetleri bitmeden düzgün fotoğraflar çekmek mümkün olmayacak.


 Schloss brücke köprüsünden Brandenburg kapısına kadar olan  Unter den Linden caddesi sağlı sollu değişik binalara ( Neue Wache, Humboldt üniversitesi, Tussaud müzesi, Adler oteli) ev sahipliği yapıyor.
 

Göztepe atkısıyla poz verdiğim zafer takının hemen arkasında ise Reichtag parlamento binası ve başbakanlık yer alıyor.
 

Parlamento binası camdan kubbesiyle ziyaretçilere toplantıları üstten izleme fırsatı veriyor.
 Berlin’in simgesi olan ayı heykellerine  hemen hemen şehrin her köşesinde rastlamak mümkün.