BİR MÜZENİN HİKÂYESİ: ANTALYA MÜZESİ YIKILMALI MI, YENİLENMELİ Mİ?

BİR MÜZENİN HİKÂYESİ: ANTALYA MÜZESİ YIKILMALI MI, YENİLENMELİ Mİ?

Son günlerde Antalya turizmi gündeminde en çok konuşulan konuların başında Antalya Müzesi'nin yıkılması ve yerine yeni bir müze binasının yapılması geliyor. İçerisinde barındırdığı eşsiz eserleri ve kendine özgü koleksiyonlarıyla dünyanın sayılı müzeleri arasında gösterilen Antalya Müzesi, bugün önemli bir yol ayrımında.

Bu değerli yapı, Süleyman Fikri Erten tarafından 1922 yılında kuruldu. Önce Kaleiçi'nde Alaaddin Camii'nde, ardından 1937 yılında Yivli Minare Külliyesi'nde faaliyet gösterdi. 1972 yılında ise bugünkü yerine taşındı. Müze, 1988 yılında Avrupa Konseyi Özel Ödülü'ne layık görülerek uluslararası arenada da dikkat çekti.

Antalya Müzesi, bugün artık eskimiş bir binada, yorulmuş duvarlar arasında ayakta kalmaya çalışıyor. Yüz yıllık geçmişiyle anılarla dolu bu müze, belki de her turizmcinin zihninde bir iz bırakmıştır. Kim bilir kaç binlerce öğrenci burada tarihle tanıştı, kaç turist burada Anadolu’nun derinliklerine yolculuk yaptı?

Ama şunu da itiraf etmeliyiz: Artık bu bina yorgun!

Geçtiğimiz günlerde kısa bir sohbet etme imkânı bulduğum Müze Müdürü Mustafa Demirel, müzenin yapısal olarak tehlikeli bir durumda olduğunu ve duvarların, taşıyıcıların artık ciddi sorunlar yarattığını ifade etti. 

Peki ne yapılacak?

Demirel'in söylediğine göre, müze binasının ana giriş bölümü korunarak, aslına uygun bir proje ile müze yeniden inşa edilecek. Yeni müze, yalnızca sağlamlığıyla değil, Antalya’nın ve Anadolu uygarlıklarının ruhunu yaşatacak mimarisiyle de öne çıkacak.

Malumunuz Antalya bir deprem bölgesi. Üstelik, 1999 öncesi yapılmış birçok binanın kolonlarının kendi kendine çatladığını ve ciddi riskler taşıdığını görüyoruz. Bu nedenle, müze gibi binlerce eserin sergilendiği yapılar için güvenlik önlemleri hayati önem taşıyor.

Ancak burada asıl mesele şu: Yıkmak mı, yaşatmak ve restore edip sağlamlaştırmak mı?

Cevap tabii ki yaşatmak.

Bu müze mutlaka yaşatılmalı, ama modern bir mimariyle ve güvenli bir yapı ile yeniden doğmalı. 

Bu konuda Antalya Barosu, Antalya kent İzleme Platformu, Antalya Kültürel Miras Derneği, Akdeniz Serbest Mimarlar Derneği, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Arkeologlar Derneği Antalya Şubesi, Docomo, Eğitim-İş Antalya Şubesi, Eğitim-Sen Antalya Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi, Koruma ve Restorasyon Uzmanları Derneği, Kültür Sanat Sen Antalya Şubesi ve Mülkiyeliler Birliği Antalya Şubesi temsilcilerinden oluşan Antalya Müzesi Çalışma Grubu’ndan tepkiler de geliyor. Yıkımdan ziyade restore isteyen grup üyeleri, bu bölgeye herhangi bir başka yapının da asla yapılmasını istemediklerini söylüyorlar. 

Bu arada, bu noktada yine başka bir çarpıcı veriyle karşı karşıyayız.

Geçtiğimiz yılın verilerine ulaştım. 2024 yılında yaklaşık 16 milyon turistin ziyaret ettiği Antalya’da, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre Antalya Arkeoloji Müzesi sadece 175 bin 970 kişi tarafından ziyaret edilmiş.

Bu sayıyı gördüğümde, doğrusu çok garipsedim. Dünyaca ünlü bir müze, milyonların ziyaret ettiği Antalya'da böyle zayıf bir ziyaretçi ne kadar üzücü! Bunu ayrıca değerlendirmek gerekiyor.

Demek ki sadece binaları yenilemek yetmiyor. Zihniyetleri de yenilemek gerekiyor. Müzeler, yalnızca geçmişi anlatmaz; bir şehrin kültürel, sosyal ve ekonomik kalkınmasının da temel taşlarını oluşturur. Turizmde sürdürülebilirlikten bahsediyorsak, kültürel değerlerimize sahip çıkmalı, onları çağın şartlarına göre yeniden yorumlamalıyız.

Sonuç olarak;

Antalya Müzesi, sadece bir bina değildir. 

Bu şehirde yaşayan herkesin ortak belleğidir.

Tarih bir yandan yıkılırken, diğer yandan yeniden inşa edilebilir. Bu son derce normal ama yeter ki geçmişi, hikayeleri, anıları ve değerlerimizi unutmadan, onları yaşatarak geleceğe taşımasını bilelim.

Halil ÖNCÜ / Turizm Dosyası