Türk turizmi nereden nereye...
O yıllar Antalya ve Ege sahillerine yatırım için tahsisler alan, daha doğrusu zorla tahsisler verilen işadamları turizmden hiç mi hiç anlamıyordu. Çünkü onların büyük çoğunluğu devlet ihaleleri alıp, inşaat yapmaktan anlıyordu sadece. Turizm onlar için sadece Özal istedi diye yapmak zorunda oldukları; içinde odaları bulunan bir dinlenme kampı gibiydi. Hatta bazıları sadece Özal ile arasını iyi tutmak için otel yapmıştı.
Oteller, tatil köyleri hızla sıra sıra Antalya sahillerine inşa edildiği 85’li yıllarda Alanya’daydım. Bölgedeki yatak sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. Birbirinden şık tesisler peş peşe yine rahmetli Özal tarafından açılırken; o yıllar patronlar neredeyse bir şehir büyüklüğündeki bu tesislerde kimleri çalıştıracaklarını düşünüyorlardı kara kara. Çoğu eşini resepsiyona, kardeşini muhasebeye, çocuklarını da mutfağa yerleştirerek turizmi yapmaya başlamışlardı. Hiç unutmuyorum haber amaçlı bugünün devleri arasında yer alan Kaya’nın Side’deki oteline gitmiştim. Lobide garson çayı üstüme dökmüş ve çekip gitmişti. Sonra araştırdım ki Kaya’nın sahibi memleketi Elazığ’da ne kadar akraba varsa otele yerleştirmiş. Hiçbirisi de turizmin T’sinden anlamıyordu. Türk turizmi o günden bugüne çok büyük evrelerden geçti. Yatak sayımız inanılmaz arttı. Daha birkaç seneye kadar yaptığı otel için “boşa yatırım yaptım” diyen patronlar bugün zincir otellerin sahibi oldular.
Nereden nereye sorusu ve yanıtlar..
Kötü örneği Kaya’dan verdim, gözlemlediğim iyi bir örneği de yine Kaya Otellerin’den vermek istiyorum.
Elazığlı müteahhit Burhanettin Kaya’nın Side’de tek otelle başladığı turizm yatırımı ve bugünkü geldiği konuma bakarsak Türk turizminin nerelere tırmandığını net olarak görmek mümkündür. İyi örnekten kastım şuydu: Bugün 8 tane 5 yıldızlı otele ulaşan bu grup, bünyesinde 3 bin kişiye istihdam oluşturuyor. Kaya Grubu geçmişten ders almış olacak ki turizmin omurgası konumundaki kalifiye eleman sorununu çözmek üzere bünyesinde bir akademi açtı. “Kaya Akademi”nin başına yılların eğitimcisi Antalya Anadolu Turizm Meslek Lisesi Müdürü Abdullah Durmuş’u getirdi. İlk yıllar bütün akrabalarını en kritik noktalara yerleştiren Kaya Grubu’nda bugün tam bir profesyonellik hakim.
Grubun İcra Kurulu Başkanı da turizmde son derece tecrübeli bir isim. Yıllarca Yaşar Holding Turizm Grubu Başkanlığı ve bir dönem de Öger’de koordinatörlük yapan Sami Türkay’ya emanet artık Kaya Otelleri.
Hep şunu söyledik; turizmi önce patronlara öğretmek lazım. Gerçekten de öyle değil mi? İşi bilenin hali başka oluyor. Bunun yansıması da Türkiye açısından olumlu oluyor elbette. Burhanettin Bey’in turizmdeki yükselişi ve geldiği nokta bence üniversitelerde ders konusu olacak bir yükseliştir.
Türk turizminde yükselen yıldızların sayısı Kaya ile sınırlı değil elbette. Yüzde 100 Türk sermayesiyle yatırım yapıp kendi tesislerini kendileri işletenlerin sayısı da çok fazla değil. Bir zamanlar zorla “Yatırım yapın” diye yalvardığımız yatırımcılarımızı aynı anlayışla bugün de desteklemek lazım. Hızla yabancılaşan bir turizm sektörüne doğru gidiyoruz. Bu hem iyi, hem de kötüdür. Önümüzdeki günlerde yabancılaşan turizm konusunu ayrı bir başlıkla ele alacağım. Tüm sermayesi, malı mülkü yüzde 100 Türk olan turizmcilerimizi korumak lazım. Onların ayakta kalması demek Türkiye’nin ayakta kalması demektir. Kaya, Öger, Kayı gibi daha birçok Türk sermayeli tesislerin yabancı sermaye kıskacında olduğunu da hatırlatmak isterim.
Turizmci kendi kaynaklarıyla ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kur kıskacı, ÖTV, yüksek vergi maliyetleri kıskacı vesaire derken yıllar akıp gidiyor.
Umarız bu sorunlar başka senelere kalmadan çözülür.
Şimdiden 2008’in herkese barış, huzur ve bereket getirmesini diliyorum.
Oteller, tatil köyleri hızla sıra sıra Antalya sahillerine inşa edildiği 85’li yıllarda Alanya’daydım. Bölgedeki yatak sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. Birbirinden şık tesisler peş peşe yine rahmetli Özal tarafından açılırken; o yıllar patronlar neredeyse bir şehir büyüklüğündeki bu tesislerde kimleri çalıştıracaklarını düşünüyorlardı kara kara. Çoğu eşini resepsiyona, kardeşini muhasebeye, çocuklarını da mutfağa yerleştirerek turizmi yapmaya başlamışlardı. Hiç unutmuyorum haber amaçlı bugünün devleri arasında yer alan Kaya’nın Side’deki oteline gitmiştim. Lobide garson çayı üstüme dökmüş ve çekip gitmişti. Sonra araştırdım ki Kaya’nın sahibi memleketi Elazığ’da ne kadar akraba varsa otele yerleştirmiş. Hiçbirisi de turizmin T’sinden anlamıyordu. Türk turizmi o günden bugüne çok büyük evrelerden geçti. Yatak sayımız inanılmaz arttı. Daha birkaç seneye kadar yaptığı otel için “boşa yatırım yaptım” diyen patronlar bugün zincir otellerin sahibi oldular.
Nereden nereye sorusu ve yanıtlar..
Kötü örneği Kaya’dan verdim, gözlemlediğim iyi bir örneği de yine Kaya Otellerin’den vermek istiyorum.
Elazığlı müteahhit Burhanettin Kaya’nın Side’de tek otelle başladığı turizm yatırımı ve bugünkü geldiği konuma bakarsak Türk turizminin nerelere tırmandığını net olarak görmek mümkündür. İyi örnekten kastım şuydu: Bugün 8 tane 5 yıldızlı otele ulaşan bu grup, bünyesinde 3 bin kişiye istihdam oluşturuyor. Kaya Grubu geçmişten ders almış olacak ki turizmin omurgası konumundaki kalifiye eleman sorununu çözmek üzere bünyesinde bir akademi açtı. “Kaya Akademi”nin başına yılların eğitimcisi Antalya Anadolu Turizm Meslek Lisesi Müdürü Abdullah Durmuş’u getirdi. İlk yıllar bütün akrabalarını en kritik noktalara yerleştiren Kaya Grubu’nda bugün tam bir profesyonellik hakim.
Grubun İcra Kurulu Başkanı da turizmde son derece tecrübeli bir isim. Yıllarca Yaşar Holding Turizm Grubu Başkanlığı ve bir dönem de Öger’de koordinatörlük yapan Sami Türkay’ya emanet artık Kaya Otelleri.
Hep şunu söyledik; turizmi önce patronlara öğretmek lazım. Gerçekten de öyle değil mi? İşi bilenin hali başka oluyor. Bunun yansıması da Türkiye açısından olumlu oluyor elbette. Burhanettin Bey’in turizmdeki yükselişi ve geldiği nokta bence üniversitelerde ders konusu olacak bir yükseliştir.
Türk turizminde yükselen yıldızların sayısı Kaya ile sınırlı değil elbette. Yüzde 100 Türk sermayesiyle yatırım yapıp kendi tesislerini kendileri işletenlerin sayısı da çok fazla değil. Bir zamanlar zorla “Yatırım yapın” diye yalvardığımız yatırımcılarımızı aynı anlayışla bugün de desteklemek lazım. Hızla yabancılaşan bir turizm sektörüne doğru gidiyoruz. Bu hem iyi, hem de kötüdür. Önümüzdeki günlerde yabancılaşan turizm konusunu ayrı bir başlıkla ele alacağım. Tüm sermayesi, malı mülkü yüzde 100 Türk olan turizmcilerimizi korumak lazım. Onların ayakta kalması demek Türkiye’nin ayakta kalması demektir. Kaya, Öger, Kayı gibi daha birçok Türk sermayeli tesislerin yabancı sermaye kıskacında olduğunu da hatırlatmak isterim.
Turizmci kendi kaynaklarıyla ayakta kalma mücadelesi veriyor. Kur kıskacı, ÖTV, yüksek vergi maliyetleri kıskacı vesaire derken yıllar akıp gidiyor.
Umarız bu sorunlar başka senelere kalmadan çözülür.
Şimdiden 2008’in herkese barış, huzur ve bereket getirmesini diliyorum.







