SAGALASSOS'UN UYANIŞI TRT EKRANLARINDA

Metin yazarlığı ve danışmanlığı Sagalassos Kazı Heyeti Başkanı Prof.Dr. Mark Waelkens tarafından yapılan belgesel, geçen yıl restorasyonu tamamlanan ve Antik kentin en prestijli yapılarından biri olan Antoninler Çeşmesi’nin büyülü güzelliğini de izleyiciyle buluşturuyor.

 
 
 
 
 
Yapımı yaklaşık 5 ay süren ‘Sagalassos Uyanıyor’ belgeselinin süresi 26 dakika.
 

Program Künyesi:


Yayın Kanalı:
TRT Turizm ve Belgesel Kanal
Yapım Yönetim: Mustafa Uğur
Yayın Tarihi:   15.06.2011 saat 19.00 
18.06.2011 saat 19.00
19.06.2011 saat 07.00 - sabah
Seslendiren: TRT TV Spikeri Metin Canbaz
Kaynak Metin Yazarı ve Danışmanı:  Sagalassos Kazı Heyeti Bşk. Prof.Dr. Mark Waelkens 
Senaryo Yazarı: Ali KURT 
Jenerik ve Fon Müziği: Can ATİLA 
Prodüksiyon: TRT Ankara Televizyonu
 
Sagalassos Hakkında Geniş Bilgi
 
Sagalassoslular, M.Ö. 3. bin yılın sonlarında batı ve güney Anadolu’da yaşayan Luvi kabilelerinin bir kolu olan Pisidia halkındandı. Pisidialılar M.Ö. 5. yüzyılın başından itibaren Yunan kaynaklarında yer almakta ve kendilerinden M.Ö. 546 – 333 yılları arasında Anadolu’da hüküm süren Perslerin paralı askerleri olarak bahsedilmektedir. ‘Pisidia kültürü’ hakkında çok az bilgi mevcuttu; ancak Düzen Tepe’deki (Sagalassos’un 1,8 km Güney Batısında) öncü kent Pisidia sitinin kazısı ve Sagalassos bölgesindeki incelemeler sayesinde bu tablo değişmektedir. Bulgular, Klasik Çağ (M.Ö. 5. yy.) ile Erken Helenistik dönem (M.Ö. 4 – 3. yy.) arasında, tek bir vadinin kontrolünün sağlandığı ve Erken Demir Devri'nin yaşandığı tepe zirvelerinde yer alan müstahkem sahalardan daha düşük rakımlarda yer alan ve iyi korunan öncü kent niteliğindeki antik kentlere geçişi işaret etmektedir.

Bu ikinci dönem boyunca Sagalassos ile nispeten daha geniş olan Düzen Tepe’nin Güney Batı Anadolu’yu Doğu Akdeniz ülkeleri ile batıda Kıbrıs’a bağlayan kültürel bir ‘koinè’nin (ortak dil) parçası oldukları  anlaşılmaktadır. Her iki sahanın yerleşimcileri de geçimlerini sağlayabilmek için nüfusun yoğun olduğu Ağlasun vadisine bel bağlamıştı. “Gelmiş geçmiş en cengaver Pisidialılar” olarak bilinen genç Sagalassosluların bu yeteneklerini hem Perslere hem de Perslerin düşmanlarına satmalarının nedeni belki de buydu.

Sagalassosluların Yunanlarla doğrudan temasa geçmesine vesile olan bu durum M.Ö. 4. yüzyılda Sagalassos’un Yunan malzeme kültürü ve nihayet Düzen Tepe’yi de kapsayan demokratik kurumlardan oluşan bir “polis” haline gelmesini de açıklamaktadır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender, kısmen Helen uygarlığını benimsemiş ve resmi dil olarak Yunanca'yı seçmiş olan bu şehri ele geçirmiştir. Sagalassos Seleucid ve Attalid Krallıkları'nın bir parçası olmuştur; ancak Meclis Salonu’nun inşası dahil olmak üzere Sagalassos’un ilk büyük kentleşme süreci kentin Roma Cumhuriyeti’nin Asya koluna dahil olması ile başlamıştır. M.Ö. 25 yılında Galatia Kralı Amyntas’ın hakimiyetinde geçen kısa bir dönemin ardından Sagalassos, Agustus tarafından Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Agustus’un miras bıraktığı barış, istikrar ve muazzam devlet ile Sagalassos’u doğrudan Pamfilya kıyısı ile Anadolu’nun geri kalanına bağlayan yol şebekesi, kent çevresinde oluşturulan Roma kolonileri ile birlikte hububat ve zeytin üretimine ve Roma ülküsünü kucaklayan yerel elit tabakanın desteğiyle kızıl süslemeli zarif sofra takımları imalatına dayanan büyük bir refahın ilk dönemini başlatmıştır.

İmparator Hadrian’ın 120’li yıllarda Sagalassos’u Pisidia imparatorluk kültünün resmi merkezi seçmesi üzerine başlayan çok daha büyük çaplı ekonomik büyüme yüzyıl süren bir imar büyümesini başlatmıştır. 6. yüzyılın ortasına kadar gelişmeye devam eden kent zamanla kırsal bir yerleşim alanı haline gelmiş ve M.S. 590 yılında yaşanan büyük depremde yerle bir olmuştur. M.S. 13. yüzyıl ortalarında Selçukluların son Bizans kalelerini de ortadan kaldırmasına kadar kentin yıkıntıları arasında birkaç küçük köy ayakta kalmaya devam etmiştir.