HEY GİDİ GÜNLER HEY! 1946 YILINDA ANTALYA!

Bu hafta sizleri 1946 yılının Antalya’sına götüreceğim. Geçtiğimiz hafta elimize geçen 1946 yılı Türkiye Kılavuzunda yer alan Antalya Bölümü, Turizmin o yıllarda olmadığı Antalya’nın Coğrafi Bilgilerini, arazi durumunu, iklimini, sularını, ziraat ve bitki durumunu, hayvancılığını, yer altı envanterini ve madenlerini, sanayisini, dokumacılığını, yurt ,içi ve yurt dışı ihracatını,yollarını, taşıtlarını, nüfusunu, tarihini,eski eserlerini ve abidelerini,dönemin tüccar ve iş adamlarını, lokantaları ve berberlerini ,kıraathanelerini, gazinolarını,hamamlarını, doktorları ve avukatlarını, folklorunu,yetiştirdiği büyük şahsiyetlerini ve milletvekillerini, eğlence ve mesire yerlerini çok güzel ve detaylı bir şekilde anlatılmış. Bizde bunları sizler ile paylaşalım dedik…



Bu kitabı açıkçası bilmiyordum. Ta ki Mert Doğanay kardeşimin,  bir Marmaris Yolculuğumuz sırasında dedesi Hüseyin Orak’ın yazdığı 1946 yılı basımı “Türkiye Kılavuzu” adlı 850 sayfalık kitaptan bahsedene kadar. 

İlk cildi çıkarttı, ama diğer ciltler piyasaya sunulamadı! Peki neden?

Yolculuk biter bitmez kitabı ile birlikte tekrar bir araya gelerek Mert Doğanay kardeşim ile geçmişe bir yolculuğa çıktık. 850 sayfalık Kitabın ilk cildi elimizde yer alırken, altı cilt olarak hesaplanan kitap yazar Hüseyin Orak’ın vefatı nedeniyle tek ciltte kalmış. Kitabın o dönem fiyat olarak yüksek olması nedeniyle vatandaşların ilgisizliği, resmi kurumların, övücü tamimlerine rağmen tahsisatları olmadığı gerekçesiyle kitapları doğrudan alım yoluna gitmemesi ve Hüseyin Orak’ın borçlarının altından kalkamaz hale gelmesi nedeniyle diğer ciltler hayata geçememiş. Hazırladığı bilinen diğer ciltler tüm bu olumsuzluklar nedeniyle basıma geçememiş ve yazarı Hüseyin Orak,  bu olumsuzlukları göstererek hazırladığı ciltlerin dokümanlarını, taslaklarını ve hatta klişelerini sahibi olduğu Ankara Dikmen Keklik Pınarı’ndaki kireç ocaklarında yakmıştır.



Tabii burada bu olayların yaşanması ve geleceğe aktarılan bu çok özel eserin devamının gelmemesi ve kötü durumla sonuçlanması da oldukça üzücü. Ancak bugün daha iyi anlıyoruz ki, iyi ki böyle bir kitap yazılmış ve bugünümüze kadar tek cilt bile olsa gelmiş. Değerli yazarımızı buradan saygı ve rahmetle anıyoruz.



Dedemin bu eseri ile büyük bir onur ve gurur duyuyoruz!

Mert Doğanay halen Antalya’da Deniz Buklet firmasında Satış ve pazarlama müdürlüğü yapıyor. Dedesi yazar Hüseyin Orak ise, eski iş adamlarından… O dönemler Ankara’da ticaret ile uğraşıyormuş. Sonrasında da İstanbul’a taşınmışlar.  Mert Doğanay kardeşim ile sohbete başlıyoruz: “Annem de bebekliğinde kaybettiğinden dolayı dedemi hiç görememiş” diyerek kitabın kendisine geçiş öyküsünü bizle paylaşıyor Mert Doğanay:



“Evde bu kitap dedemin imzası ile bulunuyordu. Bir sel olayı yaşandı ve evimizde bir çok şey gitti. Bunlardan bir tanesi de dedemin bu özel imzalı kitabıydı. Daha sonra bu kitabı çok aradım ve Ankara’da buldum ve sahibinden rica ederek kendisinden bu kitabı satın aldım. Bu kitabın bende manevi olarak çok büyük bir değeri var. Annem şu anda Ayvalık’da yaşıyor. Annem ile zaman zaman bu kitabı elimize alıyor ve dedemizin 1940’lı yıllarda bugünlere bıraktığı bu kitabı okuyoruz ve geçmişe dalıyoruz. Dedem Türkiye’nin dört bir yanını gezmiş. Dünya savaşında da savaşmış. Onur madalyası da varmış. Bu kitap dört ya da altı cilt olarak hesaplanmış. Yalnızca bir tanesini çıkartabilmiş. İkincisinin ve diğerlerinin de baskısı hazırmış ama ömrü vefa etmemiş”



İlk ve son ciltte 14 şehir ve ilçeleri gezilmiş!

1946 yılı Türkiye Kılavuzunun ilk cildinde Afyon, Ağrı, Amasya, Ankara, Aydın,Balıkesir,Bilecik,Bingöl,Bitlis,Bolu,Burdur,Bursa, Çankırı ve Antalya anlatılmış. Kitap o kadar güzel hazırlanmış ki, içerisinde haritalar, bölgenin tüm özellikleri anlatılmış. Açıkçası bugün bile bu türde bir tanıtım bulmak oldukça zor…

Kitabı elimize aldığımızda duyduğumuz heyecan artıyor. Özellikle Antalya’da 1946 yılında neler varmış, neler yokmuş sayfaları açtıkça öğrenmeye başlıyoruz. O döneme göre çok iyi hazırlanmış. Tabii burada bizim en çok dikkatimizi çeken bölüm ise Antalya oluyor.



1946 yılında Antalya, hey gidi günler hey…

Antalya’’ya nasıl gidilir, Coğrafi Bilgileri, arazi durumu, iklimi, suları, ziraat ve bitki durumu, hayvancılığı, yer altı envanterleri i ve madenleri, sanayi, dokumacılığı, yurt ,içi ve yurt dışı ihracatı,yolları, taşıtları, nüfusu, tarihi,eski eserleri ve abideleri,dönemin tüccar ve iş adamları, lokantaları ve berberleri,kıraathaneleri, gazinoları,hamamları, doktorları ve avukatları, folkloru,yetiştirdiği büyük şahsiyetler ve milletvekilleri, eğlence ve mesire yerleri çok güzel ve detaylı bir şekilde anlatılmış. Ayrıca Alanya İlçesi, Akseki,Elmalı,Finike, Gündoğmuş,Kaş, Korkuteli,Manavgat,Serik de anlatılmış.



Kitapta Antalya Gazetesi’ne Mazlum Adıson’a olan teşekkür dikkatimizden kaçmıyor!

Mert Doğanay kardeşim ile Antalya bölümüne geliyor ve 1946 yılında Antalya’nın o dönemini kitabı okuyarak yaşamaya başlıyoruz.  Yazar Hüseyin Orak Antalya bölümüne, giriş kısmında kitabın yazılmasında yer alan kaynakları ve bölgede kendisine destek olan kişi ve kurumlara teşekkür ederek başlıyor. Burada dikkatimizi çeken en önemli şey ise bugün elinizde bu yazıyı okuduğunuz Antalya Gazetesine ve ö dönem sahibi olan Mazlum Adıson’a olan teşekkür dikkatimizden kaçmıyor.
Yine Kültür ve Sosyal başlığı altında yer alan yazıda da da “ Mazlum Adıson’a ait Antalya Basımevi, Sadri Tunca Basımevi adiyla iki matbaa ve haftada bir defa yayınlanan Antalya Gazetesi, bir tarih ve Etnografya müzesi ihtiyacı karlılar ve kültürün gelişmesine yardım ederler”  ifadeleri ile yaşayan tarih Antalya gazetesi de gündeme getiriyor.

İşte 1946 yılında Antalya…

Gelin şimdi bu kitapta 1940’lı yıllarda Antalya nasıl anlatılmış bazı bölümlerini sizler ile paylaşalım:

Coğrafi Yapısı

“ İl topraklarının her üç tarafı da yüksek dağlar arızalandırır. En yükseği 3085mt. Beydağı ve 3075 mt. Akdağ’dır. Bunlardan sonra sırası ile Haydar, Geyik, Alacadağ, Tahtalı, Bereket, Kırdağı,Merdivenli Dağ, Güllük Dağları gibi dağlar da vardır ki hepsine birden güney Toroslar denir”
Nüfus

“1940 sayımına göre 13622’si erkek ve 11335’i kadın olmak üzere Antalya şehrinde 24975 nüfus vardır”



Tarım

“ Antalya’da devlete ait sıcak iklim nebatları islah istasyonunda her sene on binlerce fidan dağıtılmakta, meyveciliği yetiştirmekte ve karabiber, kahve gibi nebatların yetiştirilmesi için de tecrübelere devam olunmaktadır”

Ticareti

“Türkiye, Akdeniz’in mühim bir ticaret iskelesi olan Antalya’nın bir taraftan Suriye ve Mısır sahilleriyle, Akdeniz Adalarına yakın ve diğer taraftan güney-batı Anadolu’nun Burdur, Isparta,Afyon, Denizli illeri demiryollarına yakınlığı ve bilhassa Isparta ve Burdur’un limanı mevkiinde bulunması, ticaret bakımından önemini bir kat daha arttırır. Eski çağlarda da Antalya şehri yine güney Anadolu’nun ehemmiyetli bir ticaret limanı idi. Pek yakında inşasına başlanacak olan Afyon-Antalya demiryolu Burdur ve Isparta’dan geçerek Antalya Limanına girdiği gün bu şehrin ticaret anlamında mevkii daha da büyük ehemmiyet kazanacaktır”



Suları

“ Türkiye’nin belli başlı nehirlerinden hiçbiri Antalya’dan geçmese de il arazisini sulayan ırmak, çay ve derelerin çokluğu ve suların bolluğu dolayısıyla bu durum küçümsenemez. Düden çayından Antalya’ ya doğru geniş bir kanal açılmıştır. Antalya düzlüğünün kireçli zemini içinde birkaç defa kaybolup çıktıktan sonra bu su müteaddit kollara ayrılır ve bir kısmı sahil yarları üzerinden Akdeniz’e birçok şelaleler halinde dökülür”
 
Ziraat ve Bitki durumu

“Portakal, Limon, Mandalina,Altıntop gibi turunçgil meyveciliği Antalya merkez ilçesiyle, Alanya,Finike ilçelerinde çok ileridir. Antalya ve Alanya’nın halen senelik portakal istihsali ortalama 25’er milyon ve Finike2nin 10 milyon olup günden güne artmaktadır. Bugün 57 çeşit portakal, 24 türlü mandalina, 25 türlü limon, 6 türlü altıntop, 9 türlü turunç yetiştirilmektedir”



Hayvancılığı

“Antalya İlinde hayvancılık oldukça ileridir. Sırası ile Kıl keçisi, Koyun, Sığır, At, eşek deve ve dağlık kısımlarda bir miktar katır yetiştirilir”

“ Antalya ticaretinin belli başlı iş sahalarından kozacılık çok önemli bir yer oynamaya başlamıştır. Tarım Bakanlığının dağıttığı böcek tohumları ve mütedavil sermaye ile yapılan iplikhane ile son yıllarda yetiştirilen geniş dutluklar sayesinde mühim miktarda ipek kozası elde edilmektedir. Sümerbank2ın verdiği iplikler ile evlerdeki el tezgâhlarında kaput bezi, yatak, yorgan, yorgan çarşafı dokunur. Bu dokumalar ilin ihtiyacını temin etmektedir”



Maden Sanayii

“ Maden sanayii olarak Antalya merkez ilçesinde Tekirova krom madeni ocakları vardır. Buradan istihsal olunan krom memleket dışına ihraç olunmakta ve 6 yıldan beri faaliyette bulunaktadır”

Ulaşım

“Antalya’yı İstanbul, İzmir ve Mersin’e denizden bağlayan muntazam posta vapurları olduğu gibi sahil ilçeleri arasında yelkenli ve motorlu deniz taşıtları ve Burdur-Antalya arasında daima işleyen otomobil, kamyon ile diğer ilçeler arasında çalışan kamyon, araba ve hayvan bulunmaktadır”
“Antalya’nın merkez ilçesinde istihsal ve memleket dışına sevk olunan Krom ile Elmalı’da Maden Kömürü, Akseki’de zımpara, linyit, kurşun, asfalt ve mermer, Gündoğmuş’da keza mermer, asfalt ve demir oksidi vasfında damarları, Serik’de krom ve linyit,Manavgat’da krom vardır”

Şehrin Coğrafi Mevkii ve Tarihi

“ Ana caddeler muntazam oldukça geniş, parke ve kaldırımla yapılmış, yanları ağaçlandırılmış ve sağlı sollu beton arklardan geçen bol suların hoş şırıltısı daima kulaklara akseder. 2 km. uzunluğundaki Atatürk ve İnönü bulvarları muntazam şekilde yapılmış ve bunların çevrelediği İnönü Parkı’nda 3 bin 500 metre karelik beton bir meydan ile üç havuz ve denize bakan 3 büyük Aynak ”Teras” şehirde ayrı bir ihtişam yaratmıştır. Antalya’nın yüze gülen bugünkü ileri durumu tabiatla insan elinin müşterek eseridir. Müteaditt kanallarla şehrin sokaklarından geçen ve bir kısmı şelaleler teşkil ederek dökülen bu sular 9-10 km. kuzey-doğuda Varsak köyü civarından çıkarak şehrin 5km. doğusundan geçen düden çayından meydana gelir.”

“Halkevi, Hükümet Konağı, Hastane, Lise, Kız Enstitüsü, Çocuk Bahçesi, Okuma Odası, Buz Fabrikası, Soğuk Hava Deposu gibi güzel binalar ve Karaali mevkiindeki Bahçelievler Mahallesi yeni ve modern bir semt halinde göze çarpar. Antalya’yı bugünkü modern duruma getiren ve ayrıca örnek köyler kuran Cumhuriyet Valilerinden Haşim İşcan’ın burada değerli mesaisini  anmak gerekir”



Bazı Tüccar ve İş Adamları

Ahmet İriz ( Sandık İmalat Atölyesi ), Ahmet Kasapoğlu ( Sabun ve Hububat Tüccarı), Ahmet Şernetçi ( Tahin İmalathanesi ), Ahmet Zaman ( Manifaturacı ), Ali Gebizli ( Kereste İmalatcısı ), Azak Oğulları ( Keresteci), Birlik Terakki Şirketi ( Hububat,Hıravat,Sabun ), Hacı Kadir ve Mahdumları ( Sabun ve Hububat Tüccarı ), Hakkı Çapacı ( Tahin İmalathanesi ), Hasan Ali Gönen ve Şeriki ( Hububat Tüccarı ), Hasan Basri Ak ( Hububat Tüccarı ), Hasan Bıçakçı (  Sandık İmalathanesi), Halit Akbaba ( Sandık İmalathanesi ), Hüseyin Ak ( Un Fabrikası), Hüseyin Çapacı ( Un Fabrikası ), Hüseyin Suat ( Sandık İmalat Atölyesi ), Hüsnü Karadut ( Sandık İmalat Atölyesi), Kemal Kasapoğlu ( Sabun,Hububat, pirinç Tüccarı ), Mahnut Şekerci ( Tahin İmalathanesi ), Mehmet Ali Yağcılar ( Hububat ce Sabun Atölyesi ), Mahmet Çapacı ( İthalat ve İhracatçı ), Mehmet Çobanoğlu ( Sabun ve Hububat Tüccarı), Murat Binbir ( Manifaturacı ), Murat Adsız ve Damadı ( Un Fabrikası ), Murat Yerebakan ( Manifaturacı),  Mustafa Kasapoğlu ( Sabun ve Hububat Tüccarı ), Osman Yerebakan ( Bilimum İşler Tüccarı 9, Ömer Aksoy ( Hırdavat ve Sabun Tüccarı ), Ömer ve Hasan Göksu ( Manifaturacı ), Şükrü Rençber ( Sabun ve Hububat Tüccarı )

Lokantalar

“Akdeniz Lokantası, Cumhuriyet ve Şehir Kulübü Lokantaları başta olmak gelir. Lezzet ve Safa lokantaları da vardır. Ayrıca çarşı içerisinde 202ye yakın köfteci ve börekçi bulunur”.

Berberleri

“Hükümet caddesinde Hasan Çalış berber salonu ile Hüsnü Altan traş salonu iyi durumdadır. Bunların haricinde 10 dan fazla berber vardır”

Kıraathaneler, Gazinolar ve Hamamları

“ Yenikapı’da bilardolu Vatan Kıraathanesi, Hükümet Caddesinde Borsa Kıraathanesi, Şehir Kulübü ile denize nazır park ve Tophane gazinoları kayda değer. Şehirde 4 tane de hamam mevcut olup halkın ihtiyacını karşılamaktadır”

Doktorlar ve Avukatlar

Doktorları: Dr.Emin Meriçlioğlu, Dr.Burhanettin Onat, Dr.Hasan Erdoğdu, Dr.Vasfi Cankatar, Diş Hekimleri Muhlis Kont. Münir Güray, Ethem Ağva ve Nazmi Akkan’dır. Avukatları ise, Kazım AZAMET, Ali Haydar Uçkun, İsmail Hakkı Yargın, Enver Şahbaz, Arif Suyuran, Fuat Dal ve Fevzettin Tümay’dır.

Kültür ve Sanat

“Antalya’da bir sinema vardır. Esaslı bir sinemanın yapılması da düşünülmektedir. İnönü Parkı başta olmak üzere, deniz kenarındaki Park Gazinosu ile bunun altındaki yüzme havuzu, Tophane gazinosu, Çocuk Bahçesi, şehrin doğusundaki şelaleler ve 10 km. mesafede Lagra Plajı ve 3 km. batıdaki Konyaaltı Plajı, paşa kavakları ve şarampol mevkileri halkın rağbet ettiği mesirelik ve eğlence yerleridir. Bununla beraber portakal bahçeleri ile her evin kendisine ait sık gölgeli bahçeleri de dinlenecek yerlerden sayılır. Ayrıca yaz mevsimlerinde Korkuteli, Elmalı ve Isparta’ya ve bunların yaylarına gidenler de vardır”



Bu eseri 1946 yılında bizlere bırakan ve bugünlere kadar bizlere ulaştıran yazar Hüseyin Orak’ı rahmetle anıyor, Mert Doğanay kardeşime de teşekkürlerimi sunuyorum. Keşke diğer ciltlerde bugünümüze kadar gelmiş olsaydı.