GÖRKEMLİ ZEUS: ÇAVDARHİSAR

1836 yılında Çavdarhisar’a gelen Hamilton Aizanoi’yi yeniden dünyaya tanıtmış. 1926 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsünün başlattığı kazılar, aralıklarla günümüze dek sürmüş. Antik kentte yapılan kazılar ve restorasyonlarla Zeus Tapınağı, 20 bin kişilik tiyatro ve ona bitişik 13500 kişilik stadyum, biri mozaikli olmak üzere iki hamam, dünyanın ilk borsa binası, sütunlu cadde, nekropoller, ve su yolları gün ışığına çıkarılmış.
Aizanoi; Penkalas (Kocaçay) Irmağının iki yakasında kurulmuş. Koçacay hala şırıl şırıl akan bir ırmak. İlkbaharda coşuyormuş Koçacay, daha o zamanlar sel baskınlarını engellemek için ırmağın kıyısına setler inşa etmişler. İstanbul’da on beş yıldır iktidar olanların akıl edemediğini iki bin yıl önce yapmışlar.
Irmağın üzerine de ikisi hala kullanılan dört tarihi köprü bulunuyor. Kentin ana köprüsü olan beş kemerli köprüyü ise Apuleius Eurykles inşa ettirmiş. Eurykles, İmparator Hadrianus tarafından kurulan ve Panhellenion adlı Helen Birliği’nde Aizonai’yi temsil etmek için MS 153 ve 157 yılları arasında Atina’ya gitmiş. Eurykles, Atina’dan dönüşünde tehlikeli bir deniz yolculuğu geçirmiş. Şimdi dördüncü köprünün önünde sergilenen yazıt ve kabartmalı iki korkuluk taşında bu deniz yolculuğu resmediliyor ve köprünün MS 157 yılının Eylül ayında hizmete alındığı anlatılıyor.

Kentin ana kutsal alanı olan Zeus Tapınağı Bizans döneminde kiliseye çevrilmiş. Zeus Tapınağı Penkalas Irmağı'nın batı yakasında Aizanoi yeni kent merkezinde inşa edilen görkemli yapıların ilkiymiş. Daha sonra kentin bu yakasına bir heroon ve etrafı Dor sütunlu galeriyle çevrelenmiş olan agora inşa edilmiş. Ancak bu yapıların çoğu bugün ev ve bahçelerinin altında. Biraz ileride Stadion ve Zeus tapınağı arasında, aynı dönemde inşa edilmiş önünde sütunlu avlusu ve zengin süslemelere sahip bir hamam var. Aizanoi'deki stadion-tiyatro kombinasyonu da çok değişik bir mimariye sahip ve benzeri yok.

Borsa binasının kuzeydoğusunda ise kentin ana caddesi olan Sütunlu Cadde yer alıyor. 1992-1995 yılları arasında bir ev ve bitişiğindeki okul binası kazılarak sütunlu cadde ortaya çıkarılmış ve restore edilerek yeniden ayağa kaldırılmış. Antik kentin dükkanlarının bulunduğu Sütunlu Cadde Romalılarca yıkılan Artemis Tapınağından alınan taşlarla inşa edilmiş. Sütunlu Cadde, kentin dışındaki Meter Steunene kutsal alanına giden törensel yolunda başlangıç noktasıymış.
Aizanoi'nin en eski kutsal alanı kentin 2 km güneybatısında Ana Tanrıça Meter Steunene kutsal alanıydı. Frigler ana tanrıçanın sarp yarlarda ve kayalıklarda yaşadığına inanıyor, Frigya’nın bir çok yerinde ana tanrıçaya adaklar sunulan kutsal alanlar bulunuyordu.
Abdullah Özcan bana Çavdarhisar’ın eski belediye başkanı olduğunu söyledi. Hangi partiden seçildiğini sordum. Bana o küçük odada duran ve sapında orak-çekiç kabartması bulunan bir bıçak gösterdi ve şöyle dedi; “CHP’den seçildim, ama gönlüm bunlardan yana, komünistim ben”
Aradığımı bulmuştum, muhabbet koyulaşınca evine davet etti. Çay içmek için ikinci kata çıktık. Onca yıl belediye başkanlığı yapmasına rağmen evinde doğru, dürüst eşya yok. Kırık dökük bir iki koltuk, bir çekyat eski bir televizyon hepsi bu. Tam bir elitist sizin anlayacağınız!
Abdullah Özcan 1977 yılında CHP’den belediye başkanı seçilmiş, o yıllarda Çavdarhisar solcuların hakimiyetindeymiş ve “Küçük Moskova” olarak anılıyormuş. 12 Eylülde görevden alınmış, cunta yıllarında Tunceli’den Çavdarhisar’a sürülen (zorunlu ikamet uygulaması vardı o dönemde) muhtarları evinde ağırlamış: Öyle dost olmuşlarki ki sürgünlerle, öldükten sonra bile ayrılmak istememişler, bu yüzden mezar yerini Tunceli’den almış Abdullah Özcan.
1984 yılında bir kez daha başkan seçilmiş. Cuntanın ortalığı kasıp kavurduğu 1986 yılında bize Türkiye’den fayda yok, Çavdarhisar’ın Rusya’ya bağlanmasını istiyoruz diye dilekçe vermiş İçişleri Bakanlığına. Herhalde böyle bir dilekçeyi verenin aklı başında değildir diye bir şey yapmamışlar.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanını ziyarete gittiğinde sormuşlar, “efendim kim geldi diyelim” diye. “Fidel Castro’nun kardeşi geldi deyin” demiş. Öylesine gurur duyuyor devrimci değerlerden, Che’nin, Castro’nun adını duyduğunda gözleri parlıyor. Gericilerden ve onlara yalakalık yapanlardan nefret ediyor; Penkalas Irmağının kıyısında, kendi adını taşıyan sokakta konuklarını ağırlıyor.

Aizanoi; Penkalas (Kocaçay) Irmağının iki yakasında kurulmuş. Koçacay hala şırıl şırıl akan bir ırmak. İlkbaharda coşuyormuş Koçacay, daha o zamanlar sel baskınlarını engellemek için ırmağın kıyısına setler inşa etmişler. İstanbul’da on beş yıldır iktidar olanların akıl edemediğini iki bin yıl önce yapmışlar.
Irmağın üzerine de ikisi hala kullanılan dört tarihi köprü bulunuyor. Kentin ana köprüsü olan beş kemerli köprüyü ise Apuleius Eurykles inşa ettirmiş. Eurykles, İmparator Hadrianus tarafından kurulan ve Panhellenion adlı Helen Birliği’nde Aizonai’yi temsil etmek için MS 153 ve 157 yılları arasında Atina’ya gitmiş. Eurykles, Atina’dan dönüşünde tehlikeli bir deniz yolculuğu geçirmiş. Şimdi dördüncü köprünün önünde sergilenen yazıt ve kabartmalı iki korkuluk taşında bu deniz yolculuğu resmediliyor ve köprünün MS 157 yılının Eylül ayında hizmete alındığı anlatılıyor.

ANADOLU’NUN EN SAĞLAM TAPINAĞI
Anadolu’nun belki de Dünyanın en sağlam Zeus Tapınağı burada. Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırılan tapınak görkemli yapısıyla görenleri hayran bırakıyor. 53 metre uzunluğunda ve 35 metre enindeki bir podyumun üzerine inşa edilmiş tapınağın uzun kenarlarında on beşer, kısa kenarlarında ise sekizer sütun yer alıyor. Tapınağın duvarları Eurykles'ten de söz eden yazıtlar ve Çavdar Tatarlarınca kazındığı sanılan savaşçı ve atlı figürleriyle dolu. Kentin ana kutsal alanı olan Zeus Tapınağı Bizans döneminde kiliseye çevrilmiş. Zeus Tapınağı Penkalas Irmağı'nın batı yakasında Aizanoi yeni kent merkezinde inşa edilen görkemli yapıların ilkiymiş. Daha sonra kentin bu yakasına bir heroon ve etrafı Dor sütunlu galeriyle çevrelenmiş olan agora inşa edilmiş. Ancak bu yapıların çoğu bugün ev ve bahçelerinin altında. Biraz ileride Stadion ve Zeus tapınağı arasında, aynı dönemde inşa edilmiş önünde sütunlu avlusu ve zengin süslemelere sahip bir hamam var. Aizanoi'deki stadion-tiyatro kombinasyonu da çok değişik bir mimariye sahip ve benzeri yok.

DÜNYANIN İLK BORSASI BURADAYDI
1970 Gediz depremi sonrasında yapılan kazılardan Penkalas Irmağının doğu yakasındaki kasaba meydanının antik kentinde meydanı olduğu anlaşılmış. Depremde bu çevredeki modern yapıların çoğu yıkılmış ve ilçe merkezi biraz ileriye kaydırılmış. Yıkılan bir caminin altından dünyanın ilk borsa binası çıkmış. Borsanın duvarlarına 301 yılında Roma İmparatoru Diocletianus'un belirlediği imparatorluk pazarlarında satılan malların satış fiyatları kazınmış. Burada iğneden ipliğe her şeyin fiyatı belliymiş, insanın bile. Örneğin o zamanlar güçlü kuvvetli bir köle iki eşek fiyatına yani 30 bin dinara satılıyormuş. Değişen bir şey yok aslında, şimdide beynini satmanın yada sermayeye köle olmanın bir bedeli var. Ama bir eşek parası bile etmiyor satılan beyin, ucuza gidiyorlar! Borsa binasının kuzeydoğusunda ise kentin ana caddesi olan Sütunlu Cadde yer alıyor. 1992-1995 yılları arasında bir ev ve bitişiğindeki okul binası kazılarak sütunlu cadde ortaya çıkarılmış ve restore edilerek yeniden ayağa kaldırılmış. Antik kentin dükkanlarının bulunduğu Sütunlu Cadde Romalılarca yıkılan Artemis Tapınağından alınan taşlarla inşa edilmiş. Sütunlu Cadde, kentin dışındaki Meter Steunene kutsal alanına giden törensel yolunda başlangıç noktasıymış.
Aizanoi'nin en eski kutsal alanı kentin 2 km güneybatısında Ana Tanrıça Meter Steunene kutsal alanıydı. Frigler ana tanrıçanın sarp yarlarda ve kayalıklarda yaşadığına inanıyor, Frigya’nın bir çok yerinde ana tanrıçaya adaklar sunulan kutsal alanlar bulunuyordu.
KÜÇÜK MOSKOVA
Çavdarhisar gezimi tamamlayıp yola çıkıyordum ki, köprünün başında Çavdaroğulları Etnografya Sergi Evini gördüm ve hemen içine girdim. Evin girişindeki küçük bir odada sergilenen birkaç parça eşyayı baktım. Bu sırada evin sahibi Abdullah Özcan ile sohbet etmeye başladık.Abdullah Özcan bana Çavdarhisar’ın eski belediye başkanı olduğunu söyledi. Hangi partiden seçildiğini sordum. Bana o küçük odada duran ve sapında orak-çekiç kabartması bulunan bir bıçak gösterdi ve şöyle dedi; “CHP’den seçildim, ama gönlüm bunlardan yana, komünistim ben”
Aradığımı bulmuştum, muhabbet koyulaşınca evine davet etti. Çay içmek için ikinci kata çıktık. Onca yıl belediye başkanlığı yapmasına rağmen evinde doğru, dürüst eşya yok. Kırık dökük bir iki koltuk, bir çekyat eski bir televizyon hepsi bu. Tam bir elitist sizin anlayacağınız!
Abdullah Özcan 1977 yılında CHP’den belediye başkanı seçilmiş, o yıllarda Çavdarhisar solcuların hakimiyetindeymiş ve “Küçük Moskova” olarak anılıyormuş. 12 Eylülde görevden alınmış, cunta yıllarında Tunceli’den Çavdarhisar’a sürülen (zorunlu ikamet uygulaması vardı o dönemde) muhtarları evinde ağırlamış: Öyle dost olmuşlarki ki sürgünlerle, öldükten sonra bile ayrılmak istememişler, bu yüzden mezar yerini Tunceli’den almış Abdullah Özcan.
1984 yılında bir kez daha başkan seçilmiş. Cuntanın ortalığı kasıp kavurduğu 1986 yılında bize Türkiye’den fayda yok, Çavdarhisar’ın Rusya’ya bağlanmasını istiyoruz diye dilekçe vermiş İçişleri Bakanlığına. Herhalde böyle bir dilekçeyi verenin aklı başında değildir diye bir şey yapmamışlar.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanını ziyarete gittiğinde sormuşlar, “efendim kim geldi diyelim” diye. “Fidel Castro’nun kardeşi geldi deyin” demiş. Öylesine gurur duyuyor devrimci değerlerden, Che’nin, Castro’nun adını duyduğunda gözleri parlıyor. Gericilerden ve onlara yalakalık yapanlardan nefret ediyor; Penkalas Irmağının kıyısında, kendi adını taşıyan sokakta konuklarını ağırlıyor.

NASIL GİDİLİR?
Çavdarhisar Kütahya’ya 57 km, İstanbul’a 417 km, Ankara’ya 367 km ve İzmir’e 277 km uzaklıkta. Kütahya’dan her saat başı Çavdarhisar’a dolmuşlar kalkıyor. Ersoy Soydan / [email protected]