ERYTHRAİ KAZIRLARI 2009 YILI ÇALIŞMALARI İKİ AYRI BÖLGEDE DEVAM EDİYOR

Antik çağda on iki İon devletinin önde gelenlerinden olan Erythrai’nin Antik Ege dünyasının önemli liman yerleşimlerden biri olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Akalın, “Öyle ki İlk nesil Ankara Üniversitesi kazılarında bulunan Sub-Geometrik, yoğun Arkaik, Klasik, Hellenistik ve Roma çağlarına ait değişik kalıntı ve buluntuların sunduğu bilgiler, yerleşimin İÖ. 8 yy.dan itibaren İonia´daki sosyal politik değişimlerde etkin rol oynadığını ortaya koyar. Aynı zamanda, bu buluntuların yerleşimin büyük kısmında kesintisiz olarak ele geçmesi, İonia kronolojisi problemlerine yeni çözümler getirmesi açısından önem taşımaktadır. Bununla birlikte Erythrai´ın akropolündeki Pers egemenliği, hemen öncesi ve arkasına ait tabakalar da bu dönemler için daha önce yazılan bilgileri değiştirecek nitelikte özellikler göstermektedir. Antik yazarların bıraktıkları belgeler Erythrai’ın önemini açıkça vurgulamaktadır. Antik kaynaklar ve kazıların verdiği bilgilere Erythrai’ın İÖ 8. yy.dan itibaren Fenikeliler ile yoğun iletişim içinde olup Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’e yönelik ticari faaliyetlerde onlarla birlikte hareket ettiklerini göstermektedir. Yine anlatımlarda bu ilişkiler kapsamında Erythrailılar’ın Tyroslu Herakles kültünü yerleşimlerine kazandırdıkları, devasa Herakles heykelini rakipleri Khios’dan önce ele geçirip Erythrai’a getirdikleri ve onun için özel bir kutsal alan inşa ettiklerini öğrenilmektedir. Şüphesiz bu kült yerleşime Doğulu tüccarların sıkça uğraması nedeniyle gelmiş ve yerleştirilmiştir ki bu durum yerleşimin aynı zamanda bir Emporio (ticaret kolonisi) olduğunu düşündürmektedir. Bu iletişimi ilk nesil kazılarında akropolden bulunmuş Fenike gemilerinin taşıdığı Doğu kökenli skrabe, fayans ve bronz objeler de desteklemektedir. Yazınlarda geçen Herakles tapınağının varlığına işaret eden izler ise Arkaik döneme tarihlenen, bir kısmı İzmir ve Çeşme Müzelerine götürülmüş, bir kısmı da halen Ildırı’da çeşitli alanlara dağılmış, devasa boyutlardaki bir tapınağa ait andezit mimari parçalardır. Bu kültün Erythrai’daki sürekliliği Roma dönemi sikkeleri üzerinde de görülmektedir” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gül Akalın, “Bu bilgilerden yola çıkarak A.Ü Erythrai kazı ekibi 2009 sezonu çalışmalarında, ilk nesil kazılarından beri, söz konusu andezit bloklar ve arkaik mimari parçaların yüzeyde yoğun olarak bulunduğu kesimin sondaj çukurlarıyla tanıma yoluna gittik. Burada stratigrafiyi öğrenmek adına seramik ve küçük buluntular saptama umuduyla açılan iki açmada sürpriz buluntularda karşılaşıldı ki bunlar Geç Klasik- Erken Hellenistik Döneme ait pişmiş topraktan kabartmalı sima parçaları. Şüphesiz kutsal bir yapıya ait olan parçalar,  40 cm yüksekliğinde, üstünde kabartma olarak quadrikalar içinde hızla kaçan savaşçıları resmetmekte ve bu parçalara takılı aslan başı şeklinde çörtenleri mevcut. Ancak bunların bulunduğu II. HR a olarak adlandırılan açmada Roma dönemi günlük kullanım kap parçaları ve kireçtaşı düzgün bir duvar hattıyla, kırık döşeme ortaya çıkmakta. Bulunan söz konusu sima frizlerinin ise kendisinden daha sonraki dönemde bir dolgu malzemesi olarak kullanıldığı açmanın profil kesitinden anlaşılmakta. Yapı kalıntıların yoğunluğu, 5X6 m.lik açmalarda daha alt katlara inmeye izin vermediği için alanda saptadığımız yoğun mimariye dayanarak, çalışılan tarla ve etrafındaki düzlük halindeki diğer tarlalarda gelecek sezon hızla jeofizik çalışmalarını tamamlanmayı planlıyoruz. Bu çalışmalar doğrultusunda konteksleri saptayıp gelecek senelerde yapıları ortaya çıkarmaya yönelik kazılara başlamayı hedefliyoruz” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Akalın, Erythrai kazılarının olası Herakleion alanının yanı sıra Cennettepe Roma villalarında da sürdüğünü belirterek “Cennettepe Roma Villaları, Ildırı’nın hemen girişinde deniz kenarında yer alan yüksek düz yükselti, Roma Döneminde yönetici ve elitlerin oturduğu zengin bir mahalle olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine Prof. Akurgal döneminde burada başlanılmış olan kazılarda Hellenistik Dönemden 19 yy.la kadar üst üste inşa edilmiş büyük yapı kompleksleri gün ışığına çıkarılmıştır. Bunlar üzerinde bulunan mozaikler ise Cennettepe’nin, esas Roma döneminde Erythrai’ın zengin ve görkemli kesimini teşkil ettiğini ortaya koyar. Öyle ki Roma Dönemi katına ait yapıların tabanını süsleyen bu büyük mozaik panolar teknik ve estetik açıdan döneminin üstün kaliteli örnekleridir ve İS 1–2.yy.lara tarihlenirler. Mozaiklerin bir kısmı Prof. Akurgal döneminde Avusturyalı uzmanlarca restorasyona tabi tutulmuş ancak kazılardan sonra açıkta kaldıkları için büyük ölçüde tahrip olmuşlardır. Günümüze gelmelerini ise 1998’de Çeşme Müzesi tarafından alanın tel örgüyle çevrilmesi ve mozaiklerin bir kısmının da mermer kumu ile kapatılmasına borçluyuz. İÖ. 3. yy.dan 19 yy.la kadar iskan görmüş Cennettepe’de ekibimiz, buradaki kazıları hızla tamamlayıp bilimsel yayınlarını yapmak için çalışmaktadır, paralelinde uzmanlardan oluşan diğer teknik ekibimiz de mozaiklerin konservasyonlarına başlamıştır. Öyle ki biz Ildırı’nın tam girişinde yer alan Cennettepe’yi, kısa vadede bir üst örtüyle korunan yarı açık bir müze şeklinde, önündeki alanı da kültürel aktivitelerin yürütüleceği bir “arkeoloji-kültür parkı” olarak sunmayı hedefliyoruz” dedi.
Yaklaşık 5 bin kişi kapasiteli tiyatronun büyük ölçüde tahrip olduğunu da dile getiren Akalın, burası için planlarının ilk olarak konservasyonunu yapmak, kaymaları önlemek ve ayakta kalmasını sağlamak olduğunu, büyük ölçüde orijinal malzeme kaybı olduğu içinde tiyatronun baştan inşasının mümkün ve etik olmadığını belirtti. Bu nedenle kültürel aktiviteler içintalep edilen tarihi mekanın, Cennettepe Roma villaları etrafında planladıkları Erythrai Kültür parkı içerisinde planladıklarını ekledi.
Cennettepe Roma Villaları kazı alanında köyün bayanlarıyla birlikte çalıştıklarını belirten Akalın, onların mozaiklerin temizlenmesine ve çalışmalara önemli katkılarının olduğunu, ince işleri büyük bir sabır ve özenle yaptıklarını belirterek hepsine teşekkür etti. Erythrai Kazısı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Ayşe Gül Akalın, “Amacımız Erythrai (Ildırı)’yı tatil kasabası değil, yaşatılan bir tarih kasabası olarak ülke kültür ve turizmine kazandırmak“ dedi. ( Kaynak: urla.bel.tr )