BARANER, " 2013'E DİKKAT!''
Hüseyin Baraner, GM Dergi`sinden Sabriye Çayla ülke ve Antalya Turizmi,tuizm sektörünün 2013 yılının nasıl olacağı,sektör Türk yöneticileri ve Antalya`ya yapılan yatırımları ile ilgili düşüncelerini paylaştı.
2012 sezonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2011 sezonu Türkiye’nin yaşadığı en muazzam yıllardan biriydi. Her şey Türkiye’nin lehine oldu. 2012 sezonunda Türkiye büyük bir hata yaptı. 2011 yılından aldığı güçle 2012’de yüksek fiyat politikası uygulayarak belki bu yılda Türkiye’ye gelmek isteyen turistleri 2011 yine siyasi sebeplerden dolayı Türkiye’ye gelemeyen ülkelere kaptırmış oldu. Rekabetin uzun zamandır içindeyiz. Rekabetin nasıl işlediğini bilmemiz gerekiyor. Burada Antalya bir taktik hatası yaptı.
Antalya Rekabet gücü ile yeni dünyadaki kriterlere gelecek 5-10 yıl içerisinde ne kadar cevap verebilecek?
Antalya tek düze bir otel ürünü üzerinde ana hamuru all iclusive olan bir otelcilik anlayışı ile çok iyi yerlere geldi. Ama bunu beş, on hatta yirmi yıl içerisinde nasıl rekabet gücü sağlayacak bu tartışılır. Artık Antalya’nın bir otel odasına ihtiyacı yok, ayrıca bu hızla yataklar yapılmaya devam ederse fiyat dengelerini koruyamayız. Mutlaka fazla arzdan dolayı fiyatları düşürmek zorunda kalırız. Bu da beraberinde kaliteyi ve dengeyi düşürür. Bu da Antalya’nın cazibesini azaltır. Bunları artık çok yönlü oturup konuşmalıyız.
Turizm genel anlamda her yirmi beş yılda bir kabuk değiştiriyor
All incusive 90 yıllarda ne anlama geldiğini bilen yoktu. Şimdi dünyayı sardı. Ama gelecek on yıl içerisinde yeni fikirler harekete geçecek. Yeni sunum ve işletme modelleri yeşerecek Ama yine de bu iş Doğa ve Çevre olmadan olmuyor. Bütün arşivleri araştırdığımızda 20 yıldır turizme kendini adamış değerli turizmci arkadaşlarımın "Çevreye yatırım yapılsın" sözleri ile karşılaşırsınız. Artık harekete geçme zamanı, bunlar lafta kalmamalı.
Biz hem kültürel, hem alt yapısal hem eğlence, hem eğitsel hem de doğasal anlam da güçlenmemiz şart. Ama hala bu konularda büyük adımlar atmış değiliz. Belek bile kurtarılması gereken bir bölge haline geldi. Belek’e dünyanın en muhteşem golf sahalarını yapıp milyonlarca dolar verip Tiger Woods’u getiririp oyun oynanan sahaların yanına benzin istasyonu ruhsatı verebiliyoruz. Bütünsel ürün geliştirmiyoruz. Çok güzel şeylerin yanına en çirkin şeyleri koymakta dünya birincisiyiz- Belediye başkanlarının çoğu cahil: estetik, sanat ve doğa bilgisine ve sevgisine pek sahip değiller.
Antalya’da rekabet ancak sürdürebilinir kalite ile olacaktır. Dünyadaki fonlar çökünce gayri menkul değeri bizi kurtarır anlayışı ve inancı ile aşırı otel inşaatı başladı. Artık Antalya’ya daha şefkatli davranmalıyız. Herkes Antalya’ya bir şey veriyorum diyerek kendini pazarladı ve Antalya’dan herkes bir şey aldı, kendisi için Antalya’dan bir parça kopardı. Antalya’da büyük bir rant tahribatı yaşandı. Parası olanlar konuştu. Bilgisi olanlara söz hakkı verilmedi.
Antalya neden marka olmadı?
En büyük sorun; Antalya dediğimizde karşımıza yüksek sayıda oda sayısı ve yatak sayısı olan büyük bir ürün ve dünyanın tüm operatörlerinde satılan hemen kolay ulaşılabilen bir şehir karşımıza çıkıyor. Ama Antalya dediğimiz zaman gerçekten çok üstün ve vazgeçilmesi zor bir marka cenneti çıkmıyor.
Bu karışıklığın, plansızlığın içinde büyük bir zahmetle ve günlük çok ciddi ve yakın takip ile kendi sahasında özerk bölge gibi tek başına bir ada halinde dimdik ayakta duran 3-5 gerçek uluslararası markamız var. Onlara da kamu destek olacağına köstek oluyor, Belek’te olduğu gibi dünyanın en başarılı golf sahasının yanına petrol istasyonu izni veriyoruz, turistik güzergâhlarımızdaki tabela kirliliği ne kadar yüzeysel toplum olduğumuzu su üstüne çıkarıyor. Yaptığımız işten daha büyük tabela asıyoruz.
Marka olmak için en önemlisi kendiniz marka olmalısınız. Marka yaratabilmek için temiz giyinmeli, tıraş olmalı, parfüm kullanmalı, kitap okumalı, müzik dinlemeli, tiyatroya gitmeli, tarihi sanatsal etkinliklere katılmalı modern. Cesur ahlaklı olup bilgi toplayıp bilgi paylaşmalısınız. Beraber çalıştığınız arkadaşınız başarısını ve katkısına en az onun kadar sevinip desteklemelisiniz. Google arama motoruna “birbirini kıskanan insanlar” diye yazsanız biz Türkler herhalde birinci sırada çıkarız. Beş yıldızlı otelde kot pantolonla, spor ayakkabı ile otel müdürü olarak dolaşıp bu şehri marka yapamazsınız. Antalya’da rekabet sadece dış pazarda yok. İç pazarda otelciler arasında korkunç bir rekabet başladı. Bazı arkadaşlar diğer arkadaşların önünü kesmek için markalaşmamak adın asadece günü kurtabilmek için, tabii patron baskısı ile garip çalışmalar yapıyorlar.
Antalya’nın en büyük eksikliği çevresel ve yapısal bir master planının olmayışı. Antalya Alanya yolu üstünde yüze yakın benzin istasyonu var, sanki turistik beldelere değil de büyük petrokimya limanlarına hareket halindeymişsiniz hissine kapılıyorsunuz. Unutmayalım: Marka detaydır. Marka derinliktir. Marka samimiyettir. Marka dürüstlüktür. Marka Vizyondur. Marka edep ve ahlaktır. Marka alın teridir. Bizde bunlar aynı işletmede ve ya kişide ne kadar bir arada bulunuyor.
Orasını siz hesaplayın. Marka olmak için gerçek anlamda bilgili, eğitimli, vizyoner, cesur ve adanmış turizmcilere ihtiyaç var. Ne garip: Turist ve tesis sayısı artıkça profesyonel turizmciler ortadan yok oluyor. Piyasa da patron yalakaları ya da patronların akrabalarının müdür oluyor. Turizm sektörü artık bu durumdan kurtulmalı.
Expo 2016 Antalya için neler getirecek?
Antalya için çok değerli bir organizasyon olacak. 2016 yılında kentimize organizasyon için milyonlarca insan gelecek, ama bu insanları konaklatacak yerimiz var mı? 2016 yılında Expo olmasa bile Antalya’ya turist gelecek, bunlar nerede konaklayacak? Expo için yapılacak yatırımlar 2016 yılından sonra nasıl değerlendirilecek? Tüm bu soruların masa yatırılıp konuşulması ve plan yapılması şart. Sonuç olarak 2016 EXPOSU, Antalya için çok faydalı olacak ve belki de Antalya’nın ilk defa global marka olabilmesini sağlayacak bir etkinlik olacak. Tabii akıllıca kullanabilirsek.
Antalya’da yatırımlar konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Antalya’nın artık çılgın projeler getirecek yatırımcılara ihtiyaç var. Bize daha çok doğa ile para kazanmasını bilen, daha profesyonel, eğlence sektöründe para kazandığını dünyaya ispatlamış kültür ve sanat etkinlikleri ile büyük çapta iş yapabildiğini kanıtlamış seyahat acenteleri ve yatırımcılar gerek. “Antalya’da arsa var mı, otel yapalım” zihniyeti yasaklanmalı.
Hala kış turizmini canlandıramadık? Neden bunu yapamıyoruz?
Ben bu konuda başbakana bile mektup yazdım. Hatta bu mektubu TUROFED’in toplantısında başbakan bizzat okudu. Ama hala bir şey olmadı. Belediyelere ve turizmi yönlendiren kurumlara bakacak olursak bu zamana kadar hiç biri gerçek anlamda kurumsal bir ürün üzerine çalışmadı.
Artık Antalya’nın kış turizminde nelere sahip olması gerektiğini herkes biliyor. Bir şeyler yapmak istedik ama yapamadık. Antalya turizm sektörü ve dinamikleri son 10 yılda verimlilikte ve vizyoner bakış açısından geriledi. Verimlilik yakalayamadığımız için yıllardır övündüğüm ve çok saygı duyduğum ve turizme emek veren yüzbinlerin çalıştığı ve yüzbinlerce kişiden meydana gelen turizm ordusu da yorgunlaştı. 800 TL’ye genç insanları 10-12 saat çalıştırarak turizm heyecanını ve disiplinini ayakta tutmak zor olacak diye düşünüyorum.
Antalya ve Türkiye tanıtım konusunda ne yapmalı?
Ben artık bir Türkiye ya da Antalya tanıtımının gerekli olduğuna inanmıyorum. Ben noktasal destinasyon tanıtımına inanıyorum. Alanya, Side, kemer, Kaş kendilerini tanıtmalı. Hepsi Türkiye ama tatları ve sektörel dinamikleri farklı ve ayrıca be destinasyonlarımız birbiri içerisinde yarışa girmeli. Bu bölgelerin en vurucu özellikleri ve nimetlerini Avrupa’daki, dünyadaki müşterilerin bulunduğu pazarlarda en ciddi çalışmalarla tanıtılmalı.
Bunun dışında Türk ve Antalya markalarının yurt dışına taşınması şart. Moskova’nın niye en iyi restaurantı Türk değil? Avrupa’da yumurta kırmasını bilmeyenler Antalya ismi ile restoran açıyor. Avrupa’nın büyük süpermarketlerinde birer Antalya köşesi oluşturabilsek. Biz bugün hala Antalya’nın ne reçelini tanıtılabildik ne de suyunu.
2013 sezonu nasıl bir sezon olacak?
Bu konu da ben önümü göremiyorum. Kasım, Aralık aylarında neler olacak bir görelim. Şu an çok erken. Kış turizminin satışları da bugün için pek parlak değil. 2012’de İspanya altın bir yıl yaşadı. Mısır son iki ayda beklenmedik bir atak yaptı. Çok dikkatli olmalıyız.
Sektördeki Türk yöneticilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, son 25 yılda çok önemli turizmci ve otel genel müdürleri yetiştirdi. Bu yönetici arkadaşlarımız patronların rant taleplerine ayak uyduramadıkları için işsiz kaldılar- Bazıları mecburen Türkiye’yi terk ettiler. Şuan birçoğu başarılı bir şekilde Mısır’da Asya’da, Amerika’da hatta Yunanistan’da yöneticilik yapıyorlar. Türkiye ve Antalya’daki turizm ürünün ilk temellerini atan bu yöneticiler kendi yarattıkları üründen kopartılıp neredeyse kendi ülkelerinden sürgün edildiler. Sektörümüz kendi mensup ve dinamiklerini kurumsal olarak koruyamadı.
2012 sezonunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2011 sezonu Türkiye’nin yaşadığı en muazzam yıllardan biriydi. Her şey Türkiye’nin lehine oldu. 2012 sezonunda Türkiye büyük bir hata yaptı. 2011 yılından aldığı güçle 2012’de yüksek fiyat politikası uygulayarak belki bu yılda Türkiye’ye gelmek isteyen turistleri 2011 yine siyasi sebeplerden dolayı Türkiye’ye gelemeyen ülkelere kaptırmış oldu. Rekabetin uzun zamandır içindeyiz. Rekabetin nasıl işlediğini bilmemiz gerekiyor. Burada Antalya bir taktik hatası yaptı.
Antalya Rekabet gücü ile yeni dünyadaki kriterlere gelecek 5-10 yıl içerisinde ne kadar cevap verebilecek?
Antalya tek düze bir otel ürünü üzerinde ana hamuru all iclusive olan bir otelcilik anlayışı ile çok iyi yerlere geldi. Ama bunu beş, on hatta yirmi yıl içerisinde nasıl rekabet gücü sağlayacak bu tartışılır. Artık Antalya’nın bir otel odasına ihtiyacı yok, ayrıca bu hızla yataklar yapılmaya devam ederse fiyat dengelerini koruyamayız. Mutlaka fazla arzdan dolayı fiyatları düşürmek zorunda kalırız. Bu da beraberinde kaliteyi ve dengeyi düşürür. Bu da Antalya’nın cazibesini azaltır. Bunları artık çok yönlü oturup konuşmalıyız.
Turizm genel anlamda her yirmi beş yılda bir kabuk değiştiriyor
All incusive 90 yıllarda ne anlama geldiğini bilen yoktu. Şimdi dünyayı sardı. Ama gelecek on yıl içerisinde yeni fikirler harekete geçecek. Yeni sunum ve işletme modelleri yeşerecek Ama yine de bu iş Doğa ve Çevre olmadan olmuyor. Bütün arşivleri araştırdığımızda 20 yıldır turizme kendini adamış değerli turizmci arkadaşlarımın "Çevreye yatırım yapılsın" sözleri ile karşılaşırsınız. Artık harekete geçme zamanı, bunlar lafta kalmamalı.
Biz hem kültürel, hem alt yapısal hem eğlence, hem eğitsel hem de doğasal anlam da güçlenmemiz şart. Ama hala bu konularda büyük adımlar atmış değiliz. Belek bile kurtarılması gereken bir bölge haline geldi. Belek’e dünyanın en muhteşem golf sahalarını yapıp milyonlarca dolar verip Tiger Woods’u getiririp oyun oynanan sahaların yanına benzin istasyonu ruhsatı verebiliyoruz. Bütünsel ürün geliştirmiyoruz. Çok güzel şeylerin yanına en çirkin şeyleri koymakta dünya birincisiyiz- Belediye başkanlarının çoğu cahil: estetik, sanat ve doğa bilgisine ve sevgisine pek sahip değiller.
“ANTALYA’DAN HERKES BİR ŞEY ALDI”
Antalya’da rekabet ancak sürdürebilinir kalite ile olacaktır. Dünyadaki fonlar çökünce gayri menkul değeri bizi kurtarır anlayışı ve inancı ile aşırı otel inşaatı başladı. Artık Antalya’ya daha şefkatli davranmalıyız. Herkes Antalya’ya bir şey veriyorum diyerek kendini pazarladı ve Antalya’dan herkes bir şey aldı, kendisi için Antalya’dan bir parça kopardı. Antalya’da büyük bir rant tahribatı yaşandı. Parası olanlar konuştu. Bilgisi olanlara söz hakkı verilmedi.
Antalya neden marka olmadı?
En büyük sorun; Antalya dediğimizde karşımıza yüksek sayıda oda sayısı ve yatak sayısı olan büyük bir ürün ve dünyanın tüm operatörlerinde satılan hemen kolay ulaşılabilen bir şehir karşımıza çıkıyor. Ama Antalya dediğimiz zaman gerçekten çok üstün ve vazgeçilmesi zor bir marka cenneti çıkmıyor.
Bu karışıklığın, plansızlığın içinde büyük bir zahmetle ve günlük çok ciddi ve yakın takip ile kendi sahasında özerk bölge gibi tek başına bir ada halinde dimdik ayakta duran 3-5 gerçek uluslararası markamız var. Onlara da kamu destek olacağına köstek oluyor, Belek’te olduğu gibi dünyanın en başarılı golf sahasının yanına petrol istasyonu izni veriyoruz, turistik güzergâhlarımızdaki tabela kirliliği ne kadar yüzeysel toplum olduğumuzu su üstüne çıkarıyor. Yaptığımız işten daha büyük tabela asıyoruz.
Marka olmak için en önemlisi kendiniz marka olmalısınız. Marka yaratabilmek için temiz giyinmeli, tıraş olmalı, parfüm kullanmalı, kitap okumalı, müzik dinlemeli, tiyatroya gitmeli, tarihi sanatsal etkinliklere katılmalı modern. Cesur ahlaklı olup bilgi toplayıp bilgi paylaşmalısınız. Beraber çalıştığınız arkadaşınız başarısını ve katkısına en az onun kadar sevinip desteklemelisiniz. Google arama motoruna “birbirini kıskanan insanlar” diye yazsanız biz Türkler herhalde birinci sırada çıkarız. Beş yıldızlı otelde kot pantolonla, spor ayakkabı ile otel müdürü olarak dolaşıp bu şehri marka yapamazsınız. Antalya’da rekabet sadece dış pazarda yok. İç pazarda otelciler arasında korkunç bir rekabet başladı. Bazı arkadaşlar diğer arkadaşların önünü kesmek için markalaşmamak adın asadece günü kurtabilmek için, tabii patron baskısı ile garip çalışmalar yapıyorlar.
Antalya’nın en büyük eksikliği çevresel ve yapısal bir master planının olmayışı. Antalya Alanya yolu üstünde yüze yakın benzin istasyonu var, sanki turistik beldelere değil de büyük petrokimya limanlarına hareket halindeymişsiniz hissine kapılıyorsunuz. Unutmayalım: Marka detaydır. Marka derinliktir. Marka samimiyettir. Marka dürüstlüktür. Marka Vizyondur. Marka edep ve ahlaktır. Marka alın teridir. Bizde bunlar aynı işletmede ve ya kişide ne kadar bir arada bulunuyor.
Orasını siz hesaplayın. Marka olmak için gerçek anlamda bilgili, eğitimli, vizyoner, cesur ve adanmış turizmcilere ihtiyaç var. Ne garip: Turist ve tesis sayısı artıkça profesyonel turizmciler ortadan yok oluyor. Piyasa da patron yalakaları ya da patronların akrabalarının müdür oluyor. Turizm sektörü artık bu durumdan kurtulmalı.
Expo 2016 Antalya için neler getirecek?
Antalya için çok değerli bir organizasyon olacak. 2016 yılında kentimize organizasyon için milyonlarca insan gelecek, ama bu insanları konaklatacak yerimiz var mı? 2016 yılında Expo olmasa bile Antalya’ya turist gelecek, bunlar nerede konaklayacak? Expo için yapılacak yatırımlar 2016 yılından sonra nasıl değerlendirilecek? Tüm bu soruların masa yatırılıp konuşulması ve plan yapılması şart. Sonuç olarak 2016 EXPOSU, Antalya için çok faydalı olacak ve belki de Antalya’nın ilk defa global marka olabilmesini sağlayacak bir etkinlik olacak. Tabii akıllıca kullanabilirsek.
“ANTALYA’DA ARSA VAR MI, OTEL YAPALIM” ZİHNİYETİ YASAKLANMALI
Antalya’da yatırımlar konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Antalya’nın artık çılgın projeler getirecek yatırımcılara ihtiyaç var. Bize daha çok doğa ile para kazanmasını bilen, daha profesyonel, eğlence sektöründe para kazandığını dünyaya ispatlamış kültür ve sanat etkinlikleri ile büyük çapta iş yapabildiğini kanıtlamış seyahat acenteleri ve yatırımcılar gerek. “Antalya’da arsa var mı, otel yapalım” zihniyeti yasaklanmalı.
Hala kış turizmini canlandıramadık? Neden bunu yapamıyoruz?
Ben bu konuda başbakana bile mektup yazdım. Hatta bu mektubu TUROFED’in toplantısında başbakan bizzat okudu. Ama hala bir şey olmadı. Belediyelere ve turizmi yönlendiren kurumlara bakacak olursak bu zamana kadar hiç biri gerçek anlamda kurumsal bir ürün üzerine çalışmadı.
Artık Antalya’nın kış turizminde nelere sahip olması gerektiğini herkes biliyor. Bir şeyler yapmak istedik ama yapamadık. Antalya turizm sektörü ve dinamikleri son 10 yılda verimlilikte ve vizyoner bakış açısından geriledi. Verimlilik yakalayamadığımız için yıllardır övündüğüm ve çok saygı duyduğum ve turizme emek veren yüzbinlerin çalıştığı ve yüzbinlerce kişiden meydana gelen turizm ordusu da yorgunlaştı. 800 TL’ye genç insanları 10-12 saat çalıştırarak turizm heyecanını ve disiplinini ayakta tutmak zor olacak diye düşünüyorum.
Antalya ve Türkiye tanıtım konusunda ne yapmalı?
Ben artık bir Türkiye ya da Antalya tanıtımının gerekli olduğuna inanmıyorum. Ben noktasal destinasyon tanıtımına inanıyorum. Alanya, Side, kemer, Kaş kendilerini tanıtmalı. Hepsi Türkiye ama tatları ve sektörel dinamikleri farklı ve ayrıca be destinasyonlarımız birbiri içerisinde yarışa girmeli. Bu bölgelerin en vurucu özellikleri ve nimetlerini Avrupa’daki, dünyadaki müşterilerin bulunduğu pazarlarda en ciddi çalışmalarla tanıtılmalı.
Bunun dışında Türk ve Antalya markalarının yurt dışına taşınması şart. Moskova’nın niye en iyi restaurantı Türk değil? Avrupa’da yumurta kırmasını bilmeyenler Antalya ismi ile restoran açıyor. Avrupa’nın büyük süpermarketlerinde birer Antalya köşesi oluşturabilsek. Biz bugün hala Antalya’nın ne reçelini tanıtılabildik ne de suyunu.
2013 sezonu nasıl bir sezon olacak?
Bu konu da ben önümü göremiyorum. Kasım, Aralık aylarında neler olacak bir görelim. Şu an çok erken. Kış turizminin satışları da bugün için pek parlak değil. 2012’de İspanya altın bir yıl yaşadı. Mısır son iki ayda beklenmedik bir atak yaptı. Çok dikkatli olmalıyız.
Sektördeki Türk yöneticilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, son 25 yılda çok önemli turizmci ve otel genel müdürleri yetiştirdi. Bu yönetici arkadaşlarımız patronların rant taleplerine ayak uyduramadıkları için işsiz kaldılar- Bazıları mecburen Türkiye’yi terk ettiler. Şuan birçoğu başarılı bir şekilde Mısır’da Asya’da, Amerika’da hatta Yunanistan’da yöneticilik yapıyorlar. Türkiye ve Antalya’daki turizm ürünün ilk temellerini atan bu yöneticiler kendi yarattıkları üründen kopartılıp neredeyse kendi ülkelerinden sürgün edildiler. Sektörümüz kendi mensup ve dinamiklerini kurumsal olarak koruyamadı.